Etiketler

1 Mart 2012 Perşembe

Vodina-Edessa,Notia,Piperia,Polikapri,Yenice-i Vardar.


Vodina Edessa'da kaldığımız otelin hemen yanında Büyük İskender'in heykeli vardı. Koskoca İskender olmuş ''Güccük İskender'' !!!

 Annemin bu seyahate gelmemi istemesinin nedeni Vodina-Edessa Şelaleleriydi! Seyahatin 3. gününde sonunda seyahatimin amacına kavuşmuş olmanın mutluluğundaydım !!! Yolunuz bu taraflara düşerse gidin görün... Yazları daha zevkli olacağı kesin. Soğuk, hafiften yağmur çişeleyen bir havada bide şelalenin ıslaklığı daha beter bııır olmanıza neden oluyor. Yaz günü olsa ohhh serinletsin dersiniz... ;)

Şelale'de keyif yaptıktan sonra Notia köyüne doğru yola çıktık. Mübadillerimizden biri dedesinin evini şans eseri buldu. Muhtarla sohbet ederken, dedem vergi toplarmış diyor. Muhtarda biz vergi toplayan adamın evinde oturuyoruz diyor ve nerden nereye kısmet denilen olay vuku buluyor... Yıllar sonra, bir merhabanın insanları köklerine-anılarına kavuşturması son derece ilginç... Atalarınızın izini sürmeye niyetliyseniz en ufak detayına kadar araştırın ve öğrenin. Bu bilgi ne işime yarayacak diyip umursamadığınız o küçük bilgiler bile ne kadar işe yarıyor tahmin edemezsiniz... Kentlerde atalarınızın yaşadığı evleri bulmak güç ama köy ve kasabalarda hala bir şans var...

Böylesine güzel bir buluşma olurken annem kestane alışverişinde ben, kahve içtiğim kahveden çok beğendiğim kültablasını alma derdindeydim ! Kaç para isterlerse verecektim ama vermediler kültablasını... :(



Köyde dolanırkende, biz hatunların arada kullandığı 'tavuk poposu' deyimini kanlı canlı görünce fotoğraflayamadan edemedim !!! Gerçek tavuk poposu buyrun efeeeem... Son anda pişmekten mi kurtulmuş, nedir çözemedik... :))))

Notia'dan Piperia'ya yola çıktık. Nefis öğle mamamızı orda yedik ve günlerdir sayıkladığım şarapları ordan aldık. Gerçek bir mübadil hikayesine şahit olduk burdada. Otobüsümüzdeki çok sevdiğimiz bir ailenin amcası mübadele sırasında dönmemiş ve burada kalmış... Yunanlı bir hatunla evlenmiş... Türk ve Yunan kuzenlerin buluşması herkesin gözlerini yaşarttı... Benim gözlerimin, yerimiz fazla olmadığından daha çok şarap alamadığım için yaşardığını üzülerek itiraf ediyorum... Atlıp gidicem Yunanistan'a da... Namuzsuz şarap bu bölgede var... Piperia'ya git gel... Uzun iş... :(

Karınlarımız tok, aile buluşmaları yapılmış mutlu bir şekilde Polikapri köyüne doğru yola koyulduk. En eğlenceli köy ziyareti burada oldu. Ailesi Türkiye'ye geldikten 2 sene sonra doğmuş olan Hilmi amca için geldik bu köye.  Daha önceki buluşma gibi belki papazı bulursak evini bulmaya yardım eder dedik ama papazı kimsecikler bulamadı... Ama türkçe bilen mübadil Yunanlılar bizi çok güzel ağırladılar... Çoğunluğu Trabzonlu (eveeet Rum Pontuslular) olan köyde, Tarbzon hurması görmek herkesi çok şaşırttı !!! O kadar içten, o kadar misafirperverdiler ki, şu siyasetçiler olmasa dünya yaşanılası miiis gibin bir yer olacak yuw diye düşünmeden edemedik !

Anacııım gez gez bitmiyooo... Koca ülkenin her köyü, her taşı bir zamanlar Türk olunca bitmiyo bi türlü ziyaret edilecek yerler. Bir sonraki durağımız Yenice-i Vardar oluyor... Gazi Evrenos bey tarafından kurulmuş bir yerleşim yeriymiş burası. Alabildiğine düzlük... Eskiden her yer çayır-çimenmiş... Evrenos bey at yetiştiriyormuş Osmanlı için burada... Evrenos Bey'in türbesi AB yardımıyla restore edilmiş... Kemikleri yanlış hatırlamıyorsam Türkiye'ye getirilmiş... Güzelce restore edilmiş binanın cephesindeki çizim düşündürüyor... Bitmiş gitmiş artık... Tamam gelip ziyaret ediyoruzda kimsenin yeniden eski toprakları ele geçirmeye niyeti yok !!! Bu düşmanlık-kin-dinler savaşı niye??? Sonuçta hepimiz 2 metrelik bi çukuru boylamayacakmıyız, neye inanırsak inanalım?

Mimar olarak elbet rahat durmadım. Yunan usuşü capon mimarisi adını koydum ben bu binaya... Yorum sizlerin efem... Her yerde abidikus mimar vardır diyorum, mukadderaaaaat !!! ;)
Bittimi sandınız? Daha bitmedi... önce Kılkışlı'ya uğrayıp ordan Serez'e yola koyulduk !!! Dedemin kasabası eskiden Serez'e bağlıymış... Dağların arkası dede toprağıydı... Vize derdi yüzünden geçemedik. Bizim vizemiz var bizi götürün diye bi bencillikte yapamayacağımızdan, dağların ardına el salladık bizde...

Serez keyifli bir yer... Otele eşyalarımızı bırakıp dışarıya attık kendimizi. Trafiğe kapalı, cafelerin, tavernaların olduğu sokak harikaydı. Anne-kız gruptan ayrı nefis pizza ve şarap keyfi yapıp otele geri döndük... Ertesi gün gündüz gözüyle Serez'i gezip son durağımız olan Kavala'ya ordan da Türkiye'ye yol aldık...         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder