Senelerdir gitmek istiyordum...
Gidenleri içten içe yooo açık açık dıştan dışa kıskanıyordum!
Bir mimar olarak Fas'a gitmeliydim!
Bir gezgin olarak Afrika kıtasına ayak basmalıydım!
Sonunda başardım! Aslında ben başarmadım... Annemin süpriz jesti sayesinde oldu herşey;
Bayram öncesi yoğunluğumuzun had safhada olduğu gün telefonum çaldı;
Alo Ozy hanım...
Buyrun benim...
4-8 Ekimde Pronto tur ile Fas'a gidiyosunuz...
Nereye gidiyorum?
Fas'a...
Yanlış aradınız herhalde...
Sevgili annem tüm yaz amcamın sağlık sorunlarıyla uğraşmamdan ve adam gibi tatil yapamamamdan dolayı Çeşme'ye gitmeden önce vize istemeyen Fas'a kaydımı yaptırtıp öyle gitmiş!!!
Anaaaa! Fas! Anaaa Afrika! Anaaaa dünyanın en iyi annesi bendeeee!!! :)
Anaaam anaaaam Afrikaaaaaaaa!!!
Afrika'nın Cezayir yüzünden Afrika Birliğine üye olmayan tek ülkesi olan Kuzey Afrika'da ki masalsı ülkesi Fas!
Bir gezgin olarak hiç gitmediğin bir kıtaya adım atmak, bir mimar olarak yıllarca dergilerden gördüklerini-okuduklarını görmek-ellemek!
İçim içime sığmaz bir şekilde 4.5 saat süren nefis bir uçak yolculuğuyla kara kıtanın kırmızı topraklı ülkesine adım attığımda ağzım sevinçten kulaklarımda, bacaklarım ise heyecandan titremekteydi!
Afrikadayım olm!!!
Bi bu Afrikadayım durumunu ben yaşıyorum zannedersem! Kimse daha önce gelmediği-gitmediği bi 'kıtaya' gelmiş olmanın heyecanını-sevincini benim gibi yaşamadı!
Afrikaya gidiyorumu dediğim eşim-dostumda hasetlerinden herhalde pek bi mıy mıy hııım güle güle git diyince kimseye nereye gitcemi söylemicem, kimse sevincimi-heyacanımı anlamıyo yeaa diye triptike girdim :)
Kimse heyecanımı kursağımda bırakmasın diye ilk defa sadece 2-3 kişinin bilgiği bir seyahate adım attım...
Ah nasıl anlatsam...
Cezayir üzerinden kıtaya giriş yaptığımız andan itibaren uçağın içindeki sakin görünümlü deli sevincimi, uçağın tayni penceresinden gözüken akdeniz ve kara kıtanın farklı renklerinin gözlerimdeki etkisini...
Akdenize paralel uçarken dümdüz kahverengi-sarı toprağın üstündeki parça parça zümrüt gibi parlayan yeşil beni ülkeye ayak basmadan gökyüzünde kendisine aşık etti!
36 milyoncuk, 16 bölgeden oluşan, Akdeniz ve Atlas okyanusuyla sarılı, Atlas dağlarının ülkeyi ikiye böldüğü, ilk yerleşimcilerinin Berberiler olduğu sonra Araplarla kaynaşmış, sömürgecilik dönemlerinde Fransa ve Portekiz'in etkisinde kalarak farklı kültürleri ve adetleri kaynaştırarark kültürel zenginliği ve renkleri nefis ülke Fas!
Böyle yerlere turla gitmemek gerek... Kısıtlı zamanda, sınırlı programlarla her şeyi görme şansınız olmuyor... Ancak Pronto Tur bu sefer bölge hakkında bilgisi ve tecrübesi harika bir rehber seçmişti ve klasik turlar gibi geçmeyen tadından yenilmeyen bir seyehat deneyimi yaşadım/yaşadık...
İlk durağımız Hollywood klasiklerinden biri olan Casablanca'ydı. Casablanca mimari açıdan çok cezbedici bir yer değil... Sam bir daha çal Saaaam repliği kulağımızda (elbet bu replik böyle değil ama yazar burada muzurluk yapma hakkını kullanıyo) Atlas Okyanusu'nun dalgarı bize eşlik ede ede klaşik şehir şehir turumuza başladık...
Bayılıyorum su kenarı, güneşin bedenini yaladığı yerlere... Hele alışık olmadığım farklı bir coğrafyaysa, insanları-renkleri-kültürleri beni benden alıyorsa deyme keyfime...
Sırtımda koca sırt çantam, yüzümde salyalarımın akmasına ramak kalan bir gülümse, Afrika güneşi bedenimde, Okyanustan esen rüzgarla havalanan kumlar uçuşan saçlarımın arasında...
Ozy Ozborn mutlu canlaaaar!
Memleketimde bayramın 1. günü yaşanırken bu topraklarda takvim farkından arife günü... Ve Arife'nin tüm kutsallığı yüreğimde!
7.yy'da Berberilerin kurduğu beyaz şehir Casablanca okyanusun beyaz köpükleriyle pek bi uyumlu...
Her seyahatte yanımda sketch yapmak için kalemim ve defterim olur ve çok az yer durup çizim yapma arzusu uyandırır... Kente adım attığımız andan itibaren modern veya eski her şeyi defterime aktarma arzusu duyuyorum... İçimdeki mimar uyandı... Hem de öyle böyle değil... İmkan olsa akşam otele dönünce çizim masasının başına geçip saatlerce tasarım yapabilirim...
Birleşmiş Milletler Meydanı, Muhammed V Bulvarı, Corniche ve Okyanus kıyısındaki nefis manzarasıyla Hasan 2 Cami ve çarşısı...
Şansımıza kral Casablanca'daydı... Bu hem iyi hem kötü oldu... Kral kentte olunca ne yapıyorlar görme fırsatı verdi ama sıkı güvenlikten oraya girmek yassak bunun fotoğrafını çekmek yasak bayıcı oldu...
Efenim kral bey teşrif edince her yeri bayraklarıyla donatıyorlarmış... Kıpkırmızı bayrak üstüne yeşil islam yıldızı Afrika-okyanus rüzgarıyla salınıp duruyordu... ( O rüzgarın bi adı vardır elbet ama yazar burda gizemli Afrika şeysi yapmak istedi :p)
Casablanca'nın en ünlü binası, 2. Hasan Cami... Atlantik Okyanusu kenarında, sahilin doldurulmasıyla Fransız Meslektaşımız Micheal Pinseau tarafından kralın 60. doğum günü için tasarlanmış.
Dışardan çok heybetli... Çok çok kütlesel! Ben kralım, heybetliyim camimde öyle olmalı demiş... Bizim eleştirirken çok kullandığımız insan ölçeğinde değil durumunun kanlı canlı örneği... Heybetli, kütlesel, insan-minsan ölçeğinde değil ancak caminin süslemeleri 'zeliş'ler nefiiiiiis!!! El sürmeye-detay çekmeye doyamadım... Gönül isterdiki sol yanından beyaz köpüklerini görüp, sesiyle huşu bulduğum avlusuna çöküp çizim de çizim...
Dıştan tavafımız bitince içine girdik... İçine girmek öyle bizim camiler gibi kolay değil bu topraklarda... Ecnebi turistler biletle giriyor (bizde yapsak ya canıııım Sinanımın eserlerine) müslümanlar biletsiz... Ancak hala 'laik' olduğumuzu var saydığımız bizim gibi müslüman ama cıbıldak turistlere inanmadıklarından ayet mayet okuyuyorlar... Gitmeden dersini çalışmış hazırlıklı bi gezgin olduğumdan ilk günkü kıyafetlerim cami gezmeye uygundu... Turdakiler gibi valizleri açtırmadan, koca kaplumbağamdan uzun kollu bi buluz çıkarıp giydim ve boynumdaki olmazsa olmazım şalımıda başıma sardığım gibi ahşap işçiliğine hayran kala kala üst kattaki kadınlar kısmına çıkıp mimari gözlemlerime başladım. (Çok bilir ve anlarım cami mimarisinden çaktırmayın şşşş )
Şincik efendim bu kadar yıllık gezginim ama dili Arapça olan bi yere ilk defa geliyorum. İster istemez 'ezanı' nasıl okuduklarını merak ediyordum. Ana dili Arapça olan birisinin okuduğu ezan ve bizim ezan... Merakla güzel bir şey duyacağımı sanarak caminin içinde fotoğraf çekip dolanırkeeeen 'aaaam kim bağrıyooo laaan' diye zıpladım! Efendim Sunniler ama İmam Malik meshepleriymiş... Ezanı bizim gibi okumuyorlar... O yüzden 4 gün boyunca her duyuşumda noluyooo laan diye yerimden zıpladım!
Yani bizimkiler iyi okuyunca güzel okuyolar... Yatıp kalkkıp beter okuyana bile şükretmek gerek dedim... Dedim walla... Adamlar bağırıyo lem...
Neyse efendim, millet namaz kılarken ben de caminin içine girmiş güvercinleri fotoğraflayacağım diye bi tür ibadet yapıp milletten önce dışarıya çıkıp gezgin ve araştırmacı kimliğimle otu boku fotoğraflayacağım diye caminin okyanus kenarındaki bölümlerine indim... Ve az kalsın okyanusa yuvarlanacaktım! Kimse de nerde olduğumu bilmiyo... Okyanus ve Afrika sevdasına ilk günden mefta olacaydım... Tabi kimseye bunu anlatmadım... Hiç bişi olmamış gibi uslu uslu avluya çıkıp beni Fransız sanan turistlerle aaa Türkmüsün muhabbetine başladım :))
Walla yerli halk diil ama ecnebi turistlerce pek bi beğenildim... Bonjurlar eşliğinde başlayan muhabbetlerle ben memleketimin erkeklerinden umudu kesim yeaaa dedim... :p :)))
Anam kıymetimi bilmiyosunuz ben napim! Elin ecnebi adamı kocaman kaplumbağlı halimi beğeniyo! :))
Neyse efem, arife gününe denk geldiğinden ve kralcıkda Casablanca'da olduğundan çarşı Türk kadınlarına pek bi keyif veremedi... Rengarenk desenli terlikler, Çeşme plajlarında harbiden hava civa yapılacak entariler, palmiyeden yapılma örtüler ve benim gibi şalsız, fularsız çıkmam abi diyenler için şallar, ünlü toprak kapları, hasır sepetleri alamadık... Çoğu dükkan kapalıydı, açık olanlarda kesmedi bizi... Alışveriş manyağı toplumuz mukadderaaat! :)
Otellerimize doğru yol alırken nefis bir manzara vardı. Otelin yerini bilsem yürürdüm...
Palmiye ağaçlarının arasında kalmış nefis bir deniz fenerinin ardından batmaya hazırlanan güneş, okyanustan esen rüzgarın kaldırdığı kumlarla nefis bir pusluk ve deli gibi sahili döven beyaz köpüklü dalgalar!
Ve Edip Cansever'in dizeleri kulağımda...
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustosa çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
.....
Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
Eni boyu belirsiz bir ıslaklıktan
Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
Eylül ki, sorabilir mi
Hüzünler iç kamaştırıyor, aşklarsa niye yoksul
Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.
Ve ben aşık oldum...
Palmiyeler arasındaki deniz fenerine, kara kıtanın beyaz köpüklü kentinin üstünde batan güneşine...
Kumuna...
Bedenimi değil içimi ısıtan güneşine...
Fas'a geleli 10 saat olmadan aşka düştüm...
Şans eseri otel okyanus kıyısındaydı ve şayet öyle olmasaydı benden beklenmeyen cazgırlığı yapıp odamı değiştirtecektim ama Fas bana burda şanslı olacaksın dedi ve hem okyanus hem de 2. Hasan Cami manzaralı odam beni benden aldı...
Sol tarafımda okyanus, ilerde belli belirsiz gözüken deniz feneri ve tam karşı aksımda 2. Hasan Cami... Sağ tarafta kırmızı topraklar...
Yol yorgunu olmak böyle etkileyici yerlere geldiğimde en gıcık olduğum şey...
Akşam yemeğinden sonra son gücümle Corniche'e doğru yürüyüşe çıktım.
10 sene kentsel tasarım yapmış yanım hortladı ve bir sürü mesleki fotoğraf çekip inceleme yaptım.
Okyanusa girmek kolay değil diye okyanus suyuyla doldurulan çeşit çeşit havuzların olduğu bir sürü beach club... Mimari açıdan çok başarılı tasarımlar yoktu ancak şehrin göbeğinde, doğaya çözüm üreten çalışmalar olduklarından arşivimde yerlerini aldılar...
Sahil yolunun tasarımı, sürekliliği, kullanılan malzeme beni hayrete düşürdü! Arap lem bunlar, bizden geri bi ülke dediğimiz ülkenin bir sahil yolu var! Tamam kaldırımlar pis ancak, kaldırım yüksekliği, yola verilen hareket, park önleme zımbırtıları, lambalar... Sömürgecilik iyi bişimiş yaaa diye düşündürttü!
Faransızların şehircilik anlamında katkısı çok olmuş... Adamları kıskandım!
Biz mimarlar bok atmayı severiz ama bazen de susup tebrik ederiz! Ettim abi! Afrika'da Arap lem bunlar dediklerimizi tebrik ettim!!!
Yol yorgunluğu, okyanus kenarında mesleki incelemeli yürüyüş yorunca otelime döndüm. Tayni bi şişe Fransız şarabı açtırtıp okayanus manzaralı odama çıktım...
Deliye her gün bayramın gerçek olacağı, ülkem çoktan bayramın 2. gününe uykuya yatmışken ben bayramın 1. gününe uyanacağım ülkenin bana gülümseyen dolunayına bakarak şarabımla keyfe daldım...
Güneşin geç doğduğu, ezanın geç okunduğu Fas'da Otelden ayrılıp Marekeşe doğru yola çıkmadan önce balkonumdan nefis gün doğumunu izleyip her nekadar 'bağırsalarda' 2. Hasan Caminden bana ulaşan ezanı dinleyip keyifle Rick'i terk ettim... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder