Etiketler

2 Ekim 2012 Salı

2012 Chios deneyimleri 3. gidiş

Son Sakız seyahatim üzücü yangından sonra vizemin bitmesine 3 gün kala yapıldı... Hava bozmuştu... Rüzgar Çeşmeyi savuruyordu... Aynı şekilde Sakız'da... Sonbaharın geldiğinin habercisi hüznün buruk kokusu güneşi savurmaya çalışan rüzgarla flört ederek ciğerlerime doluyordu... 
Eylül nerede olursanız olun hüzünle geliyordu... 

Son seyahat yine maceralı oldu... Vizem bitmek üzereydi ve bir şekilde bankadaki paracıklarımda suyunu çekmişti! Elimde kalmış olan avrolarım ve kredi kartımla bu sefer az paralı bir maceraya çıktım! 

Dünyanın her yerinde kredi kartıyla araba kiralandığından araba kiralamakta sorunum olmadı ancak kaldığım otel ve benzinciler nakit para ile çalıştıklarından avrolarım çok çoook kıymetliydi! :) 

Bu sefer plan, sadece batı ama ucundan da güneydi...Görmem gereken büyük Nea Moni manastırı üzerinden, Batıdaki Lithi, Limnia ve Valissos'u görmek... Bana hitap etmese de ünlü volkanik taşlı plajını görmek için tekrar güneye giderek Empprio ve Komi Beachi fotoğraflamak... 

Bu planla görmediğim belli-başlı yeri kalmayacaktı... Sakız'ın büyük bir bölümüne ayak basmış olacaktım...Geçen sefer ancak yerlilerin hatta keçi çobanlarının gittiği yerlerde bulunmuş biri olarak göğsüme Sakız bilir nişanını çoktaaan uygun görmüştüm bile! ;)


Nea Moni manastırı için adanın ortasında yer alıyor desem yalan olmaz... Bir zamanlar nefis bir ormanlığın içinde yer alırken şimdilerde kömürleşmiş cılız, acı veren kalıntıların içerisinde...


Bir manastırda gezerken insanın aklından 'almak' geçer mi? Walla yandaki saat çok hoşuma gitti... Benim için tüm dinlerin mekanları kutsaldır, ayırmadan saygıyla davranırım... Ama wallah imkan olaydı alıp gelmiştim bu saati... Tanrım evinde 'günah' düşüncelerle dolandığım için affet ama yani güzeldi... :)


Pek bi günahkar kulum! Pencerenin önündeki kuş yemlikleride saatle birlikte benim olsaydı... :)







Haddinden fazla günahkar fikirlerle dolandıktan sonra şapellerden birine girip mum yaktım... Sevdiklerim ve kendim için dilekler dileyip dua ettim... Ama galiba manastırdan 'alma' fikirlerim için af dilemeyi unuttum! ;)))




Kültürel ve bir nevi dini vazifesini yerine getirmiş biri olarak, bir kaç hafta öncesine kadar güzelim doğasıyla beni mest eden şimdilerde türüme lanet okuyarak yol aldığım dağ yollarından batıya  tırmanışa ve inişe geçtim... İlk durağım nefis kum plajıyla beğenime hitap eden Lithi oldu... Lithi'de de bir sürü Türk ile burun buruna geldik! Gören adaları ele geçirdik zanneder! Ada nüfusundan fazla Türk yoksa nolim! :)


Yol acıktırdığından klasik soframı kurdutturdum....Keyif güzeldi ama burası biraz pahallıca geldi bana ve kalamarlarınıda çok beğenmedim... Ama yinede güzeldi afiyetle silip süpürdüm! :)




Yaşam sakin ve huzurlu bir şekilde akıp gidiyor Sakız'da... Kıbrıs'ı çağrıştıran bir görüntü... :)




Çok şirin bir yer Lithi... Gitmenizi tavsiye ederim... :)




Bu sefer deli dana misali program yapmamaya karar verdiğimden keyif yapıp Sakız Merkeze döndüm... Biraz vitrin bakmaca, sokaklarda dolanmaca... Parasız gittim ya alışveriş yapasım tuttu!!! Çeşme'de The Body Shop yok! İzmir'e gidip alışveriş yapacağıma aslanlar gibi kredi kartıma avro avro dayanıp Türkiye pazarına henüz girmemiş ihtiyacım olan ürünleri aldım! Çeşme Marina'ya ben açim bari diyorum ama marinanın kiraları engel oluyor bu fikrime... :) (Bu arada yandaki fotoğraf body shop'ın değil... eee yani onu mu çekecektim... söylim dedim belki o zannedersiniz filan! :p) 


Sakız'da bu terlikler modaydı! Nassı oldu da Türk bacılarım Çeşme'de moda yapmadılar anlamıyorum? 25 avrocuk olmasalardı sırf Alaçatı'da endam eden kokoşlara nispet, alıp aaaa ne giymiş bak diye kendime baktırtmak için alacaktım! Sakız'da el yapımı terliklerden bulmanız mümkün... El emeği göz nuru olduğu için basit bir terlik bile güzel para... Seneye kısmet bişiler artık ;) 


Sahilde Loft'da frappe keyfi... Su oturur oturmaz masada! Şişe o kadar güzeldi ki, özel yapım almama izin vermediler... Yüritim dedim ama gözüm yemedi... Ben bi vizemi alim gidim tekrardan Loft'un su şişesini araklicam! Ne beaaaa! Sorduk parası neyse verin dedik vereydiler hööyt! ;))



Akşam klasik Yannime gittim yemeğe... Müdavim mekanları seviyorum ya...




Bu sefer Papalina deniyorum... Sıcak sıcakken nasıl nefis!!! Bu tabak bana çok geldi bitiremedim wallahi... yazık oldu! Porsiyonlar çok büyük! 2 kişi rahatlıkla 1 kişilik porsiyonla doyar walla! :)


Dağları tepeleri tırmanıp, kaybolmadan(:)) Batıdaki Volissis'a gidiyorum... 





Terk edilmiş taş evler gözlerimi restorasyon canavarı olarak parlatıyor... Tepedeki kaleye çıkmayı gözüm yemiyor bende etrafta dolanıyorum... 





Ağaçların gölgelediği meydandaki taverna soluklanmak için birebir... 





Valissos'un liman köyleri çok güzel... Limnia ilk durağım oluyor...





Etçil bir insan olarak deniz ürünleri cennetinde de olsam bi yere kadar balık balık Aaaa oldum alık diyip kendime ev yapımı köfteyle-hamburger arası bir şey sipariş ediyorum.... Tanrım ben bunu nasıl bitiricem!!! Doğal olarak sadece 1 köfteyi bitiriyorum... Gerçek Yunan birası olduğu söylenen Fix'i içmem için baskı yapan dostlarımı kırmayıp deniyorum... Güzel ama benim aşkım daha güzel diyip Mythos'um olmadığı zamanlarda tercih etme listemde ilk sıraya yerleştiriyorum! :)


Yemek yediğim yer biraz ilginçti... sadece yemek servis ediyoruz kahve için yan tarafa geçiyorsunuz dediler... İii peki dedim ve hesabımı ödeyip Hook'a geçtim... İyiki de geçtim burda internet vardı! :)





Su kahveyle şak diye masaya geliyor! Küçükte değil... Aloo memleketimin mekanlarıııı !!! Kahvenin yanında pakette kuki her yerde olmasa da var!!! Fiş siparişle geliyor ve masaya yapıştırılıyor... Vergi kaçırmak mı dediniz? Şekerim çok gülmekten anca altına kaçırmak mümkün Yunanistan'da!!! Taşları atıyorum ama kafalar sert hissedilmiyor memleketim insanlarınca!!! ;)


Keyifli günün sonu yine Sakız'da Ta Delfinya'da...





Jumbocuk karidesleriiiim Ovuz ve Efe beye itaaaf olunur! ;))) Ne lezizdiler yuw! Yanımdaki Türk çift çatal-bıçakla yemeğe kalktılar! Başka bir yerde olsa elbet bende çatal ve bıçakla da.. Ulan burda lezzeti el sürmeden çıkarmı! Kafaları, bacakları zevkle ağzının suyu akarken kırmak sonra löp eti parmaklarının arasına alıp ağzına götürmek... ve ısırmak... çiğnerken ağzına dolan lezizliği hıııımlayarak çevreye duyurmak... Son lokmayla birlikte parmaklarınıda yalamak... Yeme şeklimi beğenmeyen benimle yemesin abi!!! :)))


Sabah yine bir şeyler dürtüyor ve uyanıyorum... Gün doğumunu seyretmek için sahile iniyorum... Altımda şort pijamam üstümde t-shirtüm... Sabah 5 civarları... Gece alemleri bitmemiş henüz... Bir makanın sahildeki boş barına tünüyorum... İçerde Sakız'lı gençler alkol duvarını çoktaaan aşmış dans ediyorlar... Hala enerjileri varmı yuw? Var demek ki... Kahve istiyorum bu saatte kahve servisimiz yok diyorlar e peki diyorum garson gidiyor sonra tekrar geliyor, isterseniz nescafemiz var... Ee kahve servisiniz varmış işteeee... Başka ne isteyebilirim ki!!! Kahve konusunda anlaşamamamız öldürüyor beni yaaa!!! :))) 

Gün doğarken vizem bitiyor... Ben ucundan acık kaçak modundayım... Akşam üstü dönücem yaa tam da kaçak sayılmam yani... Bana hitap etmediği için pek gitmek için can atmadığım ama gitmesem de her yerini gördüm diyemeyeceğim Emporio beach'e gideceğim...



Otelle ilişiğimi kesip yollara düşüyorum... Ünlü volkanik siyah taşlı Emporiooo! Hiç benlik değil! Fotoğraf çekmek için dolanırken telefonum çalıyor ama nasıl bir çalma! Kuzum yurtdışındayken ısrarla aramaz... Kesin bişey var... Bişi isteyecek her halde diye telefonu açıyorum...

Eylül... Hüzünle gelen, acı veren eylül... 

Telefonda duyduğum habere inanmıyorum... Nasıl kaybettik lan? Koca adam kaybolur mu? Kuzum hıçkırmaktan konuşamıyor... Ben salak saçma sorular sormaya devam ediyorum... Telefonumu kapıyorum bir süre yürüyorum... Sevgili dostum Tony'nin kalp krizinden ölüm haberini sindirmeye çalışıyorum... Dostumu yandaki fotoğrafın olduğu manzaraya gömdüm... Deniz sever, adacı, bodrumcuydu... Ölüm haberini çok güzel bir yerde aldım ve onu Emporio'ya gömdüm... Bir parçam daima Sakız'da olacak... Burası hep Tony'yi anımsatacak... :(


İnkar ilk yaşanan duygu... Her ne kadar öldüğünü bilsem ve onu yukardaki manzaraya gömsemde hala şoktaydım ve plajdan köye kadar zor araba kullandım... Yandaki tavernaya çöküp bir kaç kişiyi aradıktan sonra göz yaşlarım istem dışı akmaya başlayınca, tavernada benimle ilgilenen adam ne yapacağını şaşırdı! Teselli etmek için başımı göğsüne yasladığında adam için gerçekten çok ama çook üzüldüm! Bir anda hıçkırıklarımla birlikte gözümde, burnumda, ağzımda ne kadar sıvı varsa adama aktı!!! Adam yüzümü gözümü neyle sileceğini şaşırdı!!! Sümük içinde bıraktım laan adamı diye üzülürken, Tonim güldürdü beni... Başıma gelen abuklukları çok severdi... Tam Tony'lik bir eğlence yaşıyordum! Yukardan bu eğlenceyi o tertip etmediyse ne olim dedim ve gülmeye başladım!!! Adam önce deliriyo mu diye düşünse de ağlamam ve gülmem kesildi kısa bir süre sonra... Beni kendisinin sakinleştirdiğini sandı büyük ihtimalle aslında Tony'di... :) 

Susunca bana musakka getirdi! Yunan musakkası bu şekilde! 

Türkiye'ye Çeşme'ye döndüğüm de müthiş bir dolunay vardı... Tony'nin dolunayı...





Sakız'a Pirgi üzerinden döndüm ve Armolia'dan Tonim için aldım... Bu tealight zaman zaman Tonim için yanıyor... 






Sakız sevdiğim bir ada... Çeşme'de evim olduğu sürece gidip-gelmekten keyif alacağım... Yazı gibi kışınıda deneyimlemek isterim... Sevgili dostum Tony'den dolayıda hep özel bir anlamı olacak benim için... Ayrıca Sakız seyahatlerimde sabahın köründen gece yarısına kadar msjlarımla deli ettiğim Efe beye sabrından ötürü teşekkür etmek istiyorum... 


Otoparkta arabamın arkasına park etmiş gitmiş adam için bile Efe'yi msj manyağı yaptım! :) artık öğrendim yaniii seneye mesaj-mejaaj falan atmam yaa! :pp Çözdüm yani ben adayı... :pp ;))) 
Yunan adası gibi olmayan hatta yerlileri için bunlar nassııı Yunanlı yaa dediğiniz yüzünüzde bol tebessümle ayrıldığınız Sakız'ı gidip görmenizi tavsiye ederim efeeeem ;) 

1 Ekim 2012 Pazartesi

2012 Chios Deneyimlerim 2.gün 2. tefrika ;)

Nefis öğle yemeği ziyafetinden sonra Kardamyla ve Marmaro'ya doğru yola koyuldum...



 Şirin bir sahil kasabası olan Kardamyla'da beni bir heykelcik karşıladı... De dedim ne heykelisin sen demedi... :( :p



Aslında gelip-geçmek yerine daha uzun süre kalmak isterdim ama inatla 1 güne sığdırmak için direttiğim programım yüzünden yollara düştüm yeniden...


 Bir nevi kuzeyin Türkiye'ye bakan ucundayım diyebilirim... Yel değirmenlerinin büyüsüne kapılmamak mümkün değil...



Yel değirmeninin olduğu yere tırmanıyorum ve o ne arkada tayni bir plaj ve şapel var!
Bayılıyorum Yunanlıların doğa harikası yerlere kondurdukları ibadethanelerine! Yolum uzun olduğundan gitmedim... Başka bir zamana bıraktım...


Tek başına seyahatlerde kendi fotoğrafını değişik yöntemlerle çekiyorsun ;) Yeldeğirmeni ve ben ;)






Maceranın başladığı zaman... Şimdi Kardamyla'dan geri dön ve Pityos üzerinden Katavassi'ye in ordan Yunanistan'a bakan bölgeleri gez di miiii? Cık! Keçiyim abi! Marmaro'dan sonra yollarda-kasabalarda az-çok karşılaştığımız bir nevi 'tanıdık' sayılabilecek turistlerin bile ortada gözükmediği yollarda tek başıma seyahatim başladı! Benden başka meraklı turist yok muydu yaw? Yoktu galiba! :p

Amades plajına selam çaktıktan sonra, Viki, Kampia, Spartounta, Fyta, Kipouries ve Diefna üzerinden Batıya inmeyi planlayan ben haritada var gözüken ama aslında olmayan yollara girdim! Cep telefonumun şarjı azalıyordu, bırak turisti yerli halk bile ortada yoktu! Dolaştığım saatler herkesin siestada olduğu saatlerdi! 
Dağları tepeleri aşarken, bitik debriyaja rağmen yol yapma zevki suratımdan 100mden bile görünecek halde doğanın ve yerleşimlerin tadını çıkararak yol alırken hiç bir Türk'ün bu köylere gezmek için gelmeyeceğini düşünüyordum...

Bu tabela nereden geçtiğimin simgesi değil, biranın durmak istemiyorum ben baskısının simgesi! Efenim bu seyahat boyunca bir takım yerlerde ihtiyaçtan indirdik bikini altımızı...(Ettiğim lafa bak! töbe töbeee) Etrafta kimsecikler yoktu ama hani ola ki yuuutubda Sakız'da çalılıkta çiş eden hatun poposu videosu varsa bilinki o benim! Ne beaaa dağın başında veeeceee vardı da biz mi gitmedik!!!! 

Öyle her tabelaya giricem gezicem olmuyomuş!!! Haritada, Diefcha üzerinden bağlanan bi yol gözüküyodu! Mimarım leeyn ben ilk defa haritayla yol da bulmuyorum!!! Teknolojiyi kullan diceksiniz de bu tarihte henüz I padimi almamıştım... Alıp gittiğimde de işe yaramadı, merkezden çıktığınız anda teknoloji ben alıcı verici bulamıyorum diyor!!!! Son Sakız seyahatimde I padim yol boyunca sadece fotoğraf çekmeye yaradı! 

Ne güzel manastırda varmış manastırıda ziyaret ederim diye Diefcha'ya girdiiim... Küçücük bir köycük... Aman ne şirin diyip köyün avlusundan geçip köy asfaltını takip ederek yoluma devam ederken birden kendimi toprak yolda buldum! Toprak yola gelince bi yanlış var de ve dön geriye dimi? Hayııır! Gözümü nassııı bi macera ve keşif aşkı bürümüşseeeee ben yola devam ettim... İlk başlarda yol toprak ama 1.5 arabalık bir genişlikteydi... Sonraaaa... Ahanda jungle!!! Kızım daha ne gidiyoooon!!!! Toprak moprak ben bi şekilde yine bi köye çıkıcam inancındayım! İnancına edim senin! Bi baktım ki sağ yanım uçurum!!! Önümde toprak bir rampa!!! Ve yol tayni arabamın anca sığacağı genişlikte!!! Altımdakini 4x4 mü sanıyorum nedir!!! Dön geri Ozy! Dönim de nassıııı!!!! Döndüm efendim ama ne dönme! Milim hatamla uçurumdan aşağıya uçarım! Ve kimse nerde olduğumu bilmiyor! Manevraya başlamadan önce yerimi haber versem mi? Verim de kime? Versem de ne olacak başıma bi iş gelse ve beni bulana kadar oooo o! Ya bismillah dedim ve bitik debriyajlı bir arabada el freni ustalığıyla arabayı usun usul çevirdim. Geri gitmek pek  güvenli gelmediğinden burnumu çevirmeyi uygun gördüm... Manevra yaparken uçurumdan uçmaktan çok arabanın arkasını vurma korkusu daha fazlaydı!!! He ben öliiim ama kiralık arabaya zarar gelmesin!!! tanrım mantık dağıtırken nerdeydim ben acep? 

Arabayı çizmeden, kendimi uçurmadan köyün meydanına geldim ve arabayı park ettim... Tek cafesi olduğunu düşündüğüm cafedeki yerli halk beni buyur ettiler ve buuuz gibi frappemi içerken acaba deli turist nereye gitti ve geldi demişlermidir diye düşündüm. Yaw geçerken insan bi uyarırdı yaaa!!!

Sakinleşip başlarım manastıra da keşfetmeye de ben ana yola çıkim Sakız merkeze dönim diyerek hareketlendiğimde, manastırın anahtarının cafede olduğunu istersem götürebileceklerini söylediler! Eee madem öyle Moni'ye gidip bi şükür duası yapmak hiç fena olmaz! 

Görücem diye uçurumlardan uçacağım manastır!




Benim için özel açılan manastır!





Kapıyı benim için açan adam incelemelerim ve fotoğraf çekimimden sonra 'bizden değilmisin' diye sordu bana! Bir şekilde dua etmiş olduğumu bilemediğinden ulan keşke istavroz çıkarmayı öğreteydiler arkadaşlarım diye söylendim... Adam daha mutlu olacaktı... Ne bilim o küçük adamı mutlu etmek istedim! Çok güzel bir manastır... Ziyaret edin... Köyün meydanına gelince durun ama gaza basıp devam etmeyin! :))

Yola devam... Bu sefer ana yoldan!!!





Maceralarla dolu bir seferden sonra Yunanistan'a bakan yüzüne indim adanın!Magemena Beach! Deminki maceradan sonra alkol ve deniz iyi gelecekti...

Süper bi beach! Kaç parasınız dedim... Parasızız sadece yediğinizi içtiğinizi ödüyorsunuz dediler!!! Manyakmısınız dedim, Çeşmede tek şezlong-şemsiye 15 kaat! Zuzaylı gibi baktılar bana... E peki alkol getir... 

Biricik aşkım yoktu burda... Bende Alfacığı denedim... Bi dahada denemem! Nefis gözüken su benim gibi denizde hayal gücü hortlayanlara göre değilmiş... Çok artistlik bi giriş yapıp popomdan Jaws kovalamış gibi bir çıkışım vardı ki... Uleeeyn karizma marizma kalmadı bıktık leeeyn senin bu hayal gücünden dedik! Ama mukadderaaaat! :))



Plaja bu tabelanın karşısından giriyosunuz efem... Ben sahil yolunu devam ederek ne yazık ki şimdilerde yanıp kül olmuş dağları aşıp Sakıza doğru yola çıkıyorum... Onca macera yetmiyomuş gibi bir de yol üstünde Anavatos kale kenti ziyaret edip...

Gün batma hazırlığında Ozy inatla keşif! :)





Yol üstündeki bu yerleşkeyi biraz geçtikten sonra sol tarafta Anavatos tabelasını görüp içeriye dalacaksınız... Yok yol vardı emin olarak girdim yola ;)


Turistik amacı geçelim, mesleki olarak görmem gerekirdi... :)





 Eski kent terk edilmiş... Yeni yerleşim alt tarafta...






Keşif ve macera dolu bir günden sonra, F1 pistlerini aratmayan dağ yollarının virajlarını tırmana tırmana, ine ine sonunda Sakız'ın ve Çeşme'nin göründüğü noktaya vardım... Vardım ama nasıl bitiktim! :)

Onca yorgunluğa rağmen gece keyfi yapmadan durmadım... Yavaş yavaş gezseydim her yeri macerasız olacatı ama işte bilemedim... Hem keyfi hem gezmeyi bir araya sıkıştırmaya çalışınca yorgunluğu ve macerası bol bir gün oldu... en az 4 günlüğüne gidin ve benim 1 güne sığdırdığım yerleri siz 2 güne bölün... ;)