Etiketler

3 Ocak 2014 Cuma

Brugge'cuk...

Bir zamanlar Avrupa'nın ticaret merkezi olan, seller ve cografik değişiklikler yüzünden denizle bağlantısı kesildiği için unutulan-terk edilen ve sonra yeniden hatırlanıp günümüzde Belçika'nın en çok turist çeken ortaçağ kenti Brugge'a bir eylül sabahı gittim...
Benim masal kentim Prag'dır... Sevgiliyle-aşk aşk dolaşılacak Prag'a yeni bir kardeş eklendi!
Eylül güneşiyle flört eden, ortaçağın nefis mimari örenkleri olan tuğla binaları ve kanallarıyla Brugge yeni masal kentim oldu. 
Sevgili olmadan da aşkı hissettiren-yaşatan bu ortaçağ kenti hem bir gezgin hem bir mimar olarak beni kendisine hayran bıraktı...
Turla gittiğim için bırakın bir günü, yarım güncük Brugge deneyimi yaşadım...
Ama ne yaşama...
Koştur koştur, görmem gerekenleri göreceğim, ellemem gerekenleri elleyeceğim, fotoğraf çekeceğim diye canım çıkarak!
Brugge, yavaş yavaş tadına varıla varıla ortaçağ sokaklarında kaybolunarak yürünecek, kanallarındaki köprülere yaslanarak, etraftaki binalara bakılacak varsa sevgili, küçük buseciklerle sevginin gösterileceği bir kent...

Her şehir aşkı veya romantizmi hissettirmez...
Mesela Paris bana hiç aşk şehri gelmez...
Metropoller yerine bozulmadan mimari kimliklerini korumuş, 21.yyın hızına, teknolojisine, telaşına inat sizi kuruldukları yüzyıla taşıyan, bulunduğunuz yerin hisleriyle anı yaşatan, hikayesi olan ve size sokaklarında dolaşırken hikaye yazdıran kentleri ben aşk kenti veya romantik buluyorum... 

Bir yer hayata rağmen-gerçekliğe ve şimdiye rağmen ne kadar masalsıysa benim için o kadar aşk şehri oluyor.
Aşk da masal değil mi?

Sihirli bir değnekle bir masal kitabının ortasındayım...
Ortaçağda geçen bir masalda...
Kıyafelerim, kocaman sırt çantam, boynumdaki yarı profesyonel fotoğraf makinem ve elimdeki son model telefon olmasa, Ortaçalı Brugge'lu kumral bir hatunum...

Nereye bakacağımı şaşırdığım, sivri kuleli kiliselerin, dik çatılı tuğla binaların arasından kanallara merhaba diyip kayboluyorum... Parke taş kaplı sokaklarda yumuşak spor ayakkabılarım yerine keşke topuklu ayakkabılarımla yürüsem ve ayak seslerimle kadınsı bir ezgi bıraksam arkamdan...

Bir mimar olarak evlerin dışı kadar içi de beni meraklandırıyor...
Ancak Brugge öyle bir kent ki içerde değil dışarda olmak istiyorsunuz...
Başınız hep yukarda hayran, şaşkın, aşık...

Dijver Kanalı boyunca yürüyüp 13.yyda inşa edilmiş Markt meydanına çıkın. Gezi kitapları nefesinize güveniyorsanız 366 basamaklı çan kulesine tırmanın ve müthiş Brugge panoramik manzarasına bakın der... Vakit yok... olsa tırmanmazmıym? Meydan kültürü olmayan bizler için ağzın bir karış açık kalacağı mimari dokusuyla hayran bırakan meydan da keyifli bir kahve veya bol köpüklü bir bira keyfi yapma imkanı da yok!

Yarım günlük gezide neye imkan olur ki?!?!
Kanal turunaaaaa !!!
Koştura koştura gidiyorum... 
Zamanın yavaş aktığı bu kentte bir tek deli telaşı olan benim... 
Her dakika kalkan kanal turu yok...
Gezecekler gelecekler ve biz bineceğiz...
Dakikalar ilerliyor...
Sabırsızlıktan huysuzluğum tavan yapmış durumda... 
Görüş alanımdaki bir sürü güzel detayı fotoğraflıyorum ama pek bi ruhsuz... Vakit bir an önce geçsin telaşıyla...
Sonunda vakit geçiyor, tur başlıyor...
İstiyorum ki fotoğraf çekmeden teknecinin rehberliğini dinleye dinleye keyif yapa yapa kanalın, kanalın etrafındaki binaların ve bir sürü kentsel tasarım detayının tadına varayım... 
Ama bir daha ne zaman gelirim ki buraya bilinmez... O yüzden ağzımı kapamalı, salyalarımı silmeli ve denklanşöre basmalıyım defalarca ve defalarca...

Ortaçağ masal kitabında, çikolata ve bisküvi kokan sokaklarda, eylül güneşinin kumral saçlarımda kızıl ışık oyunları yaptığı, zamanın yavaş aktığı bu kentte yarım güne sığma telaşında kalbim pır pır... 

Bira içemedim, çikolata yiyemedim... Ama ünlü patates kızartmalarından sokakaklarda koştururken yedim... Yedim mi? Bilemedim... Tadına varamadım telaştan... Belgesi elimde, tadı damağımda değil...

Elinde kitabın, bisikletin... canın nerede durmak isterse durup soluklanırken yeni bir hikaye yazacağın, masalsı şehirde güzel bir masal kahramanı olacağın kesinlikle yarım güne sığmayacak, yarım kalmış aşk acısı gibi yüreğini düğümleyecek bir kent Brugge...

Tek gidersen üzülme...
Şehir senin sevgilin olacak...
Kendisiyle sana aşkı yaşatacak masal şehre git ve hikayeni yaşa...