Etiketler

2 Mart 2012 Cuma

London 14 Şubat volum 3

Sevgililer günü akşamı için kendime London Philharmonic Orchestrada konser ayarladım... Çin mahallesinde yemek ziyafeti çektikten sonra konser saatime vakit olmasına rağmen yürümeyi çok sevdiğim Shouthwark'a doğru yola koyuldum...  
Trafalgar meydanından South'a yürüyerek geçmenin en kolay yolu Northumberland Ave. den yürüyerek Hungerford Bridge'den geçmek... 
Fotoğraf makinesini çantama koymuş sigara tüttürerek yürürken sirenler çalan bir motosiklet dikkatimi çekti... 
Bu niye ötüyo şimdi yaaa diye arkasından aval aval bakarkeeeen, Abbooooowwww kraliçe geçiyooooo oldum! Bunca zamandır Londra'ya giderim 1 defa Di'yi görmüştüm ama hiç kraliçeyi uzaktan dahi olsa görememiştim... Majesteleri geniş camlı arabasının içinde açık mavi tayyörleriyle önümden geçti !!! Ve fotoğraf makinesi çantada olduğundan, hiç ummadığım bir anda böyle bir şeye denk geldiğimden fotoğrafını çekemedim... Akıl edip çantamdan çıkardığımda da panikle adam gibi zoom yapamadığım için fulu ötesi bi fotoğrafım oldu... :( 

Sabahtan beri kendime verdiğim hediyeciklere-keyiflere birde kraliçe eklendi diyerekten köprüden geçer gelin türküsü eşliğinde (:p) karşı tarafa doğru yola koyulduuum....

London Eye milenyum kutlamaları için yapılmıştı... Uzun süreliğine kalması planlanmıyordu... Ancak o kadar sevildi ki, kaldırmamaya karar verdiler ve South'un ayrılmaz bir parçası haline geldi... Ben 2001 senesinde binmiştim... Değişik güzel bir deneyimdi... Neredeyse her daim önünde uzun kuyruklar oluyor. İlk defa gidiyorsanız deneyimlemeniz gereken keyiflerden... 

Ve South'dayım... Her daim hareketli demiştim size







Köprüden inerken sokak sanatçıları karşılıyor ;)




İşte akşam konser keyfi yaşayacağım Royal Festival Hall...




Yürüyüşüme başlıyorum... Thames'in en sevdiğim zamanları gel-gitten çekildiği zamanlar... Hava soğuk olmasa iner yürürdüm... Baharda gittiğim zamanlarda inip yürüyorum... Oxo Tower'a gelmeden önceki alan genellikle kum sanatçılarının çalışma yaptıkları bölge... Sevgililer gününde giderseniz şayet bi uğrayın derim... Günün anlamına özel kumdan heykeller-çalışmalar öyle her yerde göreceğiniz türden değildir çünkü...

Onca emek... Açılan örtüye atılan bozukluklarla taçlanıyor... Akşam gelgitle yok olan sanat... Hem keyifli hem hüzünlü... Devingen sanat ;)








Londramın, Thames'in manzarası... Evet genellikle gridir. Seven sever, sevmeyen sevmez... Yapacak bir şey yoktur. Bende dünyanın merkezi hissini uyandırır. Moda, kültür, sanat, teknoloji... İngiliz insanı tutucu da olmadığından Londra sokaklarında her türlü rengi-dili-moda akımını görür, öğrenir ve yaşarsınız... Başka hiç bir büyükşehre, başkente benzemez... NY gibi kocaman değildir. Evet kocamandır ama insan ölçeğindedir her şey... NY gibi ulan bu şehirden keyif almak için para lazım leeeyn dedirtmez size... Cebinizdeki neyse ne, ulan azcık daha cebimde para olsaydı ne olurdu beaaa demezsiniz... Ezmez sizi... Yok hissettirmez... :)

Benim bu yakada oturmayı sevdiğim publar var... Asıl çok sevdiğim pub daha uzakta... Hava soğuk olduğundan ve konserime geç kalmamak için Bankside'da yer alan Founders Arms'a çöküp soğukta olsa bi akşam üstü keyfi yaptım...

Yemekte beyaz şarap içmiştik... Sevgililer günü hatrına şarapla devam etmeye karar verdim efem... Yoksam bi pub'da şarap içermiyim hiiiiiiç !!! :))))


Saksı kül tablaları moda! Memleketimde de benim sayemde başlasın dedim! Çok mantıklı... Bu yaz Çeşme'de saksı ve saksı altlığı alıp yapıcam... Rüzgar yüzünden kül derdi ortadan kalkıyor... ;)




Londra'ma akşam çöküyor... Konserim 19.30'da... Yavaş yavaş geri yürüyüp konserime gitmeliyim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder