Hııım hıııımmmm...
Nefiiiis...
Ağzımdan fırlayan kızarmış ekmek kırıntılarıyla anneme çayımı şerefine diye kaldırıyorum.
Sabah sabah kızarmış ekmek üzerine kaz ciğeri...
O la laaa...
Yanındada ip incecik kesilmiş, öyle kesebilmek için bayağı çaba harcanmış Macar salamı...
Hıııııım...
Şu an benden keyiflisi yoktur. Varsa sabah sabah Hazar havyarı yiyendir!
Annecim nefis yaa, yesene... Uf keşke daha çok alsaymışım.
Geçen seferkini ziyan etmiştin bari bunları etmeden ye!
Evde şöyle bir mantık var, benim tarafımdan alınan veya açılan paketler benim tarafımdan yenip bitirilmek zorunda niyeyse çözemedim...
Amaaan sabah sabah annemin vıdı vıdılarına takamayacağım diyip ağzım kaz ciğerli kızarmış ekmek dolu, tamouum tamouuum diyip keyfime dalıyorum.
Sevgili amcamın senelerdir görmeyi istediği ülke Macaristandı. Daha doğrusu başkenti Budapeşte.
Geçen sene annemle gittiğimizde, arkamızdan ağlamaklı küçük bir çocuk edasıyla bende bende demişti.
Geçen sene gidip gördüğümde, bumuymuş leeeyn olmuştum!
Orta Avrupa'nın en güzel şehirlerinden birine nasıl bir yorumdur bu yarabbiiiiim!
Amma velakin Prag'ı gidip göreniniz varsa ancak o zaman anlar benim demek istediğimi.
Prag daha masalsı bir şehirken, Budapeşte Tuna'ya rağmen beni kendisine aşık edemedi. Belki otelin Peşte tarafında ve şehirden uzak oması veya şehrin daha büyük olması... Ayyy bilmiyorum işte bir sebepten dolayı olamadım!!!
Büyük amcayı kaybedince, amcama hadi dedim seyahate... Benim aklımda Londra vardı... O Budapeşte dedi. Deme dedim. Dedim dedi... Yedin beni dedim.
Bendeniz Homur homur bir şekilde 23 Nisan'da uçtuk Budayapeşte'nin Ferihegy havalimanına.
Tur şirketlerimiz konusunda sadık bir aile olduğumuzdan, ilk günümüz yensede yine aynı şirket ve aynı rehberle olmanın keyfini yaşadık.
Yanlız Maceristan'ın Malev'i bence bizim dandik yerli havayollarımızdan daha beter bilginize... Uçak uzmanı sevgülüm tarafından firmanın sahip olduğu uçaklarda onay alamadı ve birdaha Malev'le uçmam yasaklandı!!! :)
Genellikle Peşte'de kalınıyor. Ve bizim için kısa süreli gezilerde otel pek mühim olmadığından yıldızını öenemsemiyoruz ama ikinci gidişimde şunu anladım, bol yıldızlı değilse otel, havalandırma sesi ciddi sorun Macaristanda.
Efenim, Osmanlı'lar 150 sene kadar bu topraklarda hüküm sürmüşler... Ancak halkın Türk sevgisi haricinde bizden pek bir iz kalmamamış memlekette. Osmanlı'nın izi diye bir gezi yapıp bu topraklara geldiğinizde nerde bizimkilerin eserleri-izleri diyip şaşırmayın. Bizimkiler çıktıktan sonra Avusturyalılar bi güzel yıkıp dökmüşler izlerimizi. O bakımdan bir Makedonya olsun bir bilmem ne olsun oralardaki gibi birşeyler bulmayı-görmeyi unutun.
İlk gün genellikle uçaktan inilir, otele gitmeden veya gidip hemen yerleşilip şehir turu yapılır. Normalesi böyledir. Ancak öğleden sonra kalkan bir uçak ve 1.5 saat süren bir yolculuktan sonra hadiiiiiin otelinize olduk yine. Napalım, alla çokşükür dilimiz var, haritamızda var diyip kendi imkan ve ihtimallerimizle atalarımızın Tunası'nın incisine daldık...
Daha önceki yazımda olduğu gibi yine görülecek yerleri sıralayıp geçeceğim. Bu seferde aşık olamadım, farklı bir yerini göremedim. Tek başıma olsaydım belki oraya buraya dalıp keşfetme şansım daha fazla olurdu. Hatta rehberimiz Apoyla bi erkek iistipriiiiiz barına marına gider Macarları-Budapeşteyi daha farklı açılardan tanıyabilir, görebilirdim ! :p Ama olmadı :)))
Efenim, ilk durak Kahramanlar Meydanı oluyor. Orta Asya'dan kavimler halinde yola çıkıp sonra onları tek bir baş altında toplayan adamı ziyaret ediyoruz. Orda cinler tepenize çıkıyor ve biz Orta Asya'nın niresindeniz acep, bunlar almış başlarını yürümüş oluyorsunuz. Sonra Osmanlılara karşı zafer kazanan bi amca daha var orda. Amcanın bize karşı kazandığı Belgrat (mıydı acep neyse) zaferinden sonra her gün 12'de bizler için çanların çalınmasına sebebiyet veren amcayı görüp nanik yapıyorsunuz. Niyemi? Bilmem ben 2 seferdir nanik yapıyorum ona :))) Aynı meydanda, 60'lı yıllarda olan üniversite olaylarında genç nüfusun neredeyse tamamının katledilmesi sebebiyle yapılmış şehitlik anıtıda var. İnsanın yüreği cız ediyor. Annemin İngiliz arkadaşının kocası o olayalrdan sonra Macaristan'ı terk etmiş... Hikayeyi yaşamış birisinden dinlediğimden o anıt beni biraz daha fazla etkiliyor. Anıtın çevresinde 2 tane neoklasik nefis bina var. İkiside müze. Her ikisinede yine gidemedim. Allahın hakkı üüüçtür diyorum! :) Meydanın yakınlarında hayvanat bahçesi ve çok gitmek isteyip yine gidemediğim hamam var. Muhakkak zaman ayırıp o hamama gidin. Romalılar ve Osmanlılardan kalma kültürlerini birebir tadın yaşayın.
Sonrasında şehir turu, Andrassy Caddesi, Opera, Parlamento, Zincirli Köprü, Gülbaba Türbesi, Buda Kalesi, Mathias kilisesi, Elizabeth Köprüsüyle devam ediyor.
Budapeşte'de iki seferdir birşey izleyemedim. Nefis bir Opera binaları var. Geçen sefer bilet kalmamıştı, bu seferde kuğu gölü vardı. Kuğu gölünden ööğğğ geldiğinden opera binasının hatrına bile gidip izlemedim!
Buda kalesi ilginç. Hele kalenin yanında ki Hilton daha da ilginç. Hiltonun binası Romalılardan kalma bir yıkıntının üstüne kurulu. Lobide oturup nefis kemer kalıntısına bakarak kahve yudumlamak harika oluyor ama malesef geçen seferde bu seferde sadece Hiltonu umumi tuvalethanem yapacak kadar zamanım olduğumdan bu keyfi yaşayamadım. :)
Kaledeki kafede oturup, kemerlerin arasından Tunayı ve Peşte'yi seyretmek, müzisyenlerin ezgileriyle aleme dalmak pek bir keyifli... Turda olunca yapabileceğiniz en bi en kısa sürede bunları yapmanız gerekiyor o ayrııııı... Belkide çok zamanınız olsa o kadar keyif vermeyecek... :) Ziğürt tesellisi be aplam bunlar heeee... :))
Efenim, Macaristan'a gelip ne yapılmaaaaz? Gulaş yemeden dönülmeeeez...
Apocuğumuzun tavsiyesi üzerine adını çataldan aklımda tuttuğum Fotal'ı bende size tavsiye ederim. Biraz ağırlar hatta çok ağırlar ama nefis mi nefis soğan çorbası ve hııım gulaş için değer. Bu arada yemekte bana eşlik etsin diye söylediğim Dreher adlı bira canımı tez zamanda okudu tavsiye ederim efeeem... darkın darkı, alkolün alkolü 7.8'lik 3 yudumda sizi bulutların üzerine çıkaran bir şişe bitmeden işinizi bitiren nefis bir bira...
Çorba gelmeden evvel aldığım 3 yudumun sonunda amcama kayık ötesi bi gülümsemeyle; ben uçuyoruuuuum dediğimi ve sonrasında pek bi şen kahkahalar attığımı hatırlıyorum... :))) Ki ben sıkı bi bira içicisiyimdir düşünün yani :)))
Eifel'in taşıyıcı sistemini tasarladığı ve bir zamanlar gar olarak kullanılan şimdilerde Central Market olan nefis peynirler ve hıım hıım macar salamlarını satın aldığınız mimari şahaseri görmeden Budapeşteyi gördünüz saymam ben. Çeliğin dantel gibi işlendiği bir mimar olarak tadına doyamadığınız bir mekan... Hele satıcılar ve satılanlarla anlatılamaz yaşanır bir keyf... :)
Klasik olarak gece yapılan Tuna nehrinde tekne gezisine muhakkak katılın. Elinizde şampanya kadehlerinizle Tunanın etrafındaki binalarla gece ve ışıklar eşliğinde yaptığı dansa muhakkak katılın. Şehir o zaman kalbinizi çalmak için nazı bırakıyor...
Macaristan diyince akla çingeneler geliyor... Eee madem çingene diyarındayız o zaman çigan gecesine gitmeden olur mu olmaaaaaz! Borkatakomba Cigan gecesi nefis bir eğlence. Şarap mahzeninde yemek ve dans! Burada gulaşın yemek değil çorba haliyle tanıştık. Pek bi nefisti... Hele ördek eti... Hım hıııım... Sanırsam Macaristan av hayvanı eti keyfi yaşayabileceğiniz nadir ülkelerden. Böyle bir gece yaşamadan dönmeyin derim ben. Şaraplar nefis, ambiyans harika... Daha ne istiyonuuuz kiiiii? Sevgilimi istiyorum... Onsuz pek tatsız tutsuzdu... :(
Efenim bu sefer bir mucize oldu ve Apo, isteyen varsa günibirlik Viyana'ya gidebiliriz dedi. Allaaaaah kaçarmı bu fırsat! Şengen olmadan önce daha uzun süreliğine vize veren Macaristan bu sefer saolsun 5 günlük verip tüm ileri tarihli tatil planlarımı alt üst ettiğinden bir günlükte olsa aynı vizeyle görmediğim başka bir ülkeye geçiş fikrine balıklama atladım!
Sevgili yarı Alman ve çocukluğunda Viyanayı-miyanayı gezmiş olduğundan ve bu seyahate çıkmadan önce öylesine konuşurken Viyana'nın dünyaca meşhur olan ama benim bilmediğim pastanesi ve tatlısından ötürü esefle kınandığımdan anında onu arayıp gerekli informeeeyşınlara ulaşıp cahillikten kurtarılmam sağlandı efem!
Budapeşte ve Viyana arası 3 saat sürüyor. Çift geliş gidiş güzel, milletin kurallara uyguğu bir otobandan yol alıyorsunuz. Eskiden gümrük kapısı olan yerden otobüs hız kesmeden geçip Avusturya sınırına geçerken içiniz bir Türk olarak hoş oluyor! Ahanda vizesiiiiz girdim, kimselerde bakmadı yupppi sevincinizi biraz daha abartıp, bir Makedon olarak Osmanlılara kadar uzanıp atalar giremedi biz girdik Viyanaya şekline çeviriyorsunuz. Biliyorum çok iğreeeenç. Ama malesef Osmanlı'nın ruhu bırakmıyor ki yakayı! :p
Nedense ben Viyanayı tayni tayni bir yer olarak hayal etmişim... Öyle çıkmadı biraz hallice çıktı. Bu topraklarda üniversite okuyup, yaşayıp sonrasında memlekete dönmüş çok sevgili bir kız arkadaşa manyak kadııııın ne işin var İstanbulda dön buralara çabuk şeklinde mesajlar atmama neden olacak kadar etkiledi beni.
Klasik ring turu atıldıktan sonra Opera binasının önünde otobüsümüzden inip 4 saatlik serbest zamanımıza adım atınca ilk yaptığım şey gidip şinitzel yemek oldu!!! Sonunda halis muhlis bir şinitzel yedim yemesine ama vatana dönünce yanlış yerde yemişsin diye fırçalandım! 70 yaşında, siyatik problemi olan şeker hastası bir amcayla Viyana sokaklarında malesef itinayla mekan aranılamıyor! Gölge olan, yakın olan ve şinitzel satan her yer mübahtı bizim için ve öylede oldu!
Karnı doyurup, 70'li yıllarda Viyanaya gelmiş olan amcamdan trafiğe kapalı (şimdi adını hatırlayamıyorum malesef) ünlü alışveriş caddesi üzerine bayağı bilgi edindim. Düşünün 70li yıllarının Türkiyesini. Ve siz bir inşaat mühendisisiniz... Memlekette kaldırım yokken adamlar trafiği kapatıp alışveriş caddesi yapıyor! Mimar olmayanların pek anlamayacağı (ne ukalayım amaaa) bir şehircilik konuşmasına daldık Viyana'nın mevsime göre haddinden fazla sıcağında püfür püfür esen gölgeliğimizde otururken...
Ve cahilliğimin bittiği an: Opera binasının karşısında ki Sacher cafe'de sacher torte yediğim an!!!
Nefiiiiis... 4 avroya değen hatta tatlı komasına girmeyeceğinizi bilseniz kusana kadar yiyebileceğiniz nefislikte bir torteeeeeee... Son derece lüks ve kaliteyi daha doğrusu bir Avrupa kafesinde oturduğunuzu size hissettiren bir mekan. Ve benim gibi şık sunum meraklısı için hem iyi hemde kötü bir yer. Niyemi? Tepsiler gümüşte ondaaaaan!!!! Eminönünden aldıklarımı eşe dosta verip hanlar gezisi yaparken yerlerini keşfettiğim gümüşçülere gidip boy boy tepsi siparişi vermeyi planlıyorum şimdilerde!!! (Bu adamın beni alacağı vardıysada artık kalmadı artık!!! Açkııım nolceek ya bi gümüş tepsi yaaaa:p)
Viyana ağza bal çalmak gibi geçti. 4 saatte ne görülür ne anlanır? Sadece sevgilinizin sizin illa tatmanızı istediği şeyleri yiyip içebildiğiniz bir kısalıkta gördük, aşık olduk Viyana'ya... Birdaha sevgiliyle gidilecek Viyana'ya ama etraf taş, taşı geçtim bol sarışın kaynadığından zor aşkımla oraya gitmek zooooor!!! :p
Bu arada bizim Türk milleti pek hoşuma gitmedi... Türban olayını geçtim, doğma büyüme oralı olan gençlerimiz bana yazık yahuuu şurda yaşayıp nasıl kültürü almazsınız dedirtecek kadar ve hatta Türkiye'de göremeyeceğiniz kadar ilginç davranışlar sergiliyorlardı. Üzüldüm açıkçası. Avrupanın göbeğinde, aile terbiyen veya kültürün öyle olmasada gözlemleyerek-görerek alacağın bir sürü şey varken onların nato kafa noto mermer olmaları beni üzdü.
Viyanadan sonra Budapeşte aayyy bilmiyorum iyice bi tuhaf geldi. Benim harbiden Budayla ilgili ne sorunum var merak etmeye başladım. Ulan bedavadan Avrupa tatilin olmuş hala vıdı vıdı... Ah nankör kediyim ben nankör! :)))
Son gün ataların izinden gidip, Esztergom,Visegrad, Szentendre gezilarine katıldık. Romalılar zamanından beri kale olarak kullanılan Esztergom Osmanlılar tarafından da kullanıldığından ziyaret mekanlarımızdandı... Sevgili rehberimiz Apo'nun kaleye girmeden önce dinlettiği Estergon türküsü geçmişte tura katılmış bir grubu gaza getirmiş ve alaallah nidalarıyla kaleye girmelerine neden olmuş!!!! :) Wallah bizde bi etki yapmadı. Beni Estergondan sonra gideceğimiz Ortaçağ dekorlu restaurant daha çok ilgilendirdiğinden bu sefer gerekli ilgi ve alkayı gösteremedim...
Tuna'nın kıyısında yer alan, Rönesans restauranta muhakkak gitmelisiniz. Toprak kaplarda şarap içmek-yemek yemek çok leziz bir deneyim... Ceylan çorbası, fırında pişmiş hindi ve dana...
Hıım hıııııııııııııım...
Szentendre ise tam bir hediyelik eşya cenneti ama aynı zamanda da çok güzel bir ortaçağ kasabası...
Bu arada bir çok yerde avroo geçmiyor. parayı bozdurmanız gerekiyor... Cücdanınızda bi yuro bi florin derken arada kafanız karışabiliyor dikkat!
Rehberimiz Macarlarla evlilik konusunda her türlü ecnebi olabilir ama Macar olmaz dedi. Başka bir konu konuşulduğundan açıklama yapamadı. Kısaca Macarlarla evliliği unutun!
Bu arada Macarların tipi ne derseniz size tipitip derim. Esmer var, kumral var, sarışın var... Yani kaş göz ve renk olarak belli bir tipleri yok... Mukadderaaaat efem :)
Bu arada Orta Asyalı olduklarından biz Türklerle akrabayız diyen bir çoğunluk varmış. Tarihlerini araştırıyor ama neyin ne olduğuna henüz karar veremiyorlarmış... Ülkenin adı Hunlardan geliyormuş efem... Hunmular-Türkmüler neler belli değil ama belli olan tek şey onlarında Orta Asyalı olduğu :) Ve şaman dönemlerinden kalma bizdeki aynı batıl inançları hala devam ettirmeleri... Bellimi olur belki bir gün Macarlar içinde bir millet 2 devlet deriz :p :))))))
Gittik gördük, amcayı memnun ettik. Dönüşte biten alkol stoğumuzu stokladık, macar salamı, kaz ciğeri aldık...
Afiyetle yiyoruz işte...
Gördüğünüz gibi Veni, vidi ve viciiii olduk efeeeem ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder