Etiketler

1 Mart 2012 Perşembe

Lozan Mübadilleri Vakfı ile 2011 Mübadil Buluşmaları

Benim sevgili anacığımın bir huyu var, illa onun gördüklerini görmem, onun yediklerini yemem gerekmekte...

Elbette çok güzel bir huydur da, 3 ayını Çeşme'de geçirmiş İstanbul'a geleli 1 hafta olmamışken Edessa şelalelerini görmeni sitiyorum diyerekten beni Lozan Mübadilleri Vaakfı'nın yaptığı; Gümülcine, İskece, Sarışaban, Kavala, Drama, Serez, Selanik, Karaferye, Kozani, Kayalar, Vodina, Karacaova, Yenice-i Vardar gezisine sürükledi !!!

2 sene önce arabamızla Yunanistan gezisi yapmıştık. Gümülcinede 1 gece konaklayıp, Selanik'e geçmiş ordan birkaç saatliğine Bulgaristan'a geçmiş dedemin kasabası Petriç'i görüp dönmüştük...

Bir kaç senedir Osmanlı'nın izlerini sürerek yaptığım seyahatlerim bu seyahati yapmadan yarım olacaktı...

Hem çok çook sevdiğim Yunan usulü ızgara ahtapot yeme keyfide vardı... 
Çeşme'den gelmiş valizler dolap içlerine yerleşmeden, evin içindeki muhtelif müsait yerlere içleri boşaltılarak yeni yolculuk için valiz hazırlandı... :) 

Otobüsümüzün çoğunluğu mübadillerdi... 
Artık zaman ilerlediğinden aramızda babası-annesi gelmiş 2. kuşak mübadil azdı.
Çoğunluk 3. kuşaktı...

Rahat bir yolculukla sabah 6 sularında İpsala Sınır kapısına vardık.
2 senedir yollarda değişen pek bir şey olmamış...
Yamalı asfalt yollarımız hala aynı...
Ülkemizin aynası olan giriş kapılarımızın yolları bari düzgün olsa... Yunanistan'ın yolları AB'den almış olduğu yardımlardan dolayı cillop gibi... Biz kendi yağımızda kavrularak yollarımızı yapıyoruz harika da, otobancıklarımıza ödediğimiz paracıklar sırf yollarımızın bakımı için kullanılsa da benim gibi böyle utançları olan varmıdır bilmiyorum da, dakka bir gol bir giriş kapısından sonra yamalı yamalı milleti karşılamasak... 

Herneyse, pasaport işlemlerimiz yapılırken klasik olarak FreeShop'a daldık... Dalmışken bir de tuvaleti kullanalım dedik...
Koskocaman geniş ferah tuvaletler mesleki takıntım yüzünden incelenip tam geçer not alacaktı ki, temizlik yönünden yamalı asfatlarımızdan daha fazla utanç duyacağımızı gördüm! 

Kapılar kapanmıyor, hijyen yok...Tuvalet kağıdı?  O ne dediklerini duyar gibiyim... 
Yani ılımlı-ılımsız dünyaca İslam devleti olarak tanındığımıza göre bari en azından islamın tek şartı tüm memlekette istisnasız uygulansın: Temizlik !!! 

Her neyse, Bizi ayıran Meriç'in üzerinden kırmızı-beyaz boyalı parmaklı köprüden mavi-beyaz boyalı kısıma Yunanistan'a geçiyoruz... 
Sabahın bu saatinde ne işin var diye takılıyor Yunan gümrük memuru... Garibimi uykudan uyandırıyoruz... Gözlerini ovuştururken, tek tek otobüsten inip pasaportlarımızı eline tutuşturuyoruz... 

2 sene önceki gelişimde otobüsleri aradıklarını görmüştüm... Şansımıza ne valizleri indiriyorlar, ne otobüsün içine giriyorlar... Uyku sersemlikleri şansımız oluyor galiba...

Yunanistan gümrüğünün tuvaletleri bizden beter!!!
Tuvalet kağıdı var ama su yok!!! 
Sınırlar diye ölüp bitiyor tüm dünya ama iş o sınırları temizlemeye gelince aynı tutku olmuyor sanırsam... :)

Tuvaletleri niye yazdığımı merak edenlere, hep havayoluyla seyahat etmiş, havalimanlarına alışık gezginler şoke olmasınlar günün birinde karayoluyla seyahat yaparlarsa diyeeeeeee... 

Fotoğraf koyacağım için yoğunluk olmasın diye gezdiğimiz her yeri ayrı ayrı yazmaya karar verdim...

İlk durağımız Gümülcine bir sonraki yazıda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder