Cuba Amerika'nın dibinde bir ada. Amerika' ya 150 km mesafede !!!
Dünya üzerindeki herkes Kuba diyor. Birtek biz Küba diyoruz. 'u' ile 'a' yı birlikte söyleyemiyoruz sanırsam... Kulağımıza kaba gelen sesi yumuşatmak için öyle söylüyoruz sanırsam... :)
Kuzey ve Güney Amerika'nın ortasında bir adalar zinciri yeralıyor. Coğrafyada arşipelago deniyormuş bu adalar zincirine. Kuba bu adalar zincirinin en batısında yer alıyor ve adaların en büyüğü.
Arşipelago adı aslında hiç birimize yabancı değil; Arşipelago=Karayipler ! Yeees balayına malayına gidilen Karayip adalarının en büyüğü Kuba !!!
Korsanlar bu adaları çok severlermiş... adaların girintisi çıkıntısı çokmuş çünkü... Eski dünya ile yeni dünya arasında yol alan gemilerin rotası burdan geçermiş... Korsanlarda bunu keşfedip yerleşmişler buralara... Şşşşş kolay yoldan köşe olmaca diye ben buna derim ! :ppp
Bu bölge için kullanılan diğer ad; Antiller
Biraz sıkıcı bilgi; 110 bin km2'lik timsah şeklindeki adanın nüfusu şu an 11 milyon. Koca adanın nüfusu İstanbul kadar !!! İstanbula sığmayı bırak yakında hiç bir yere sığmayacağız !!! :ppp :)))
Eskiden çoook çook eskiden yerliler yaşarmış adada. Keşif rüzgarlarından Kuba'da nasibine düşeni almış... 16.yy'ın başında batılılar geldiğinde adada 100 bin yerli yaşıyormuş... Bu yerlilere Taino deniyormuş... Amerikan yerlisi Arwak'ların bir koluymuş Tainolar...
Adada yerliler huzur içinde 'beniotos' dedikleri tatlı patates, 'yuca' dedikleri bir tür sap, mısır, balkabağı, fıstık, biber ve tütün yetiştirmektelermiş...
İklim tropikal, toprak verimli değil ve ciddi su problemi olan bir yer...
1512'de kaderi değişiyor Kuba'nın... İspanyol Diego Velasques 300 kişiyle çıkıyor adaya... İsa adına yeni yerleşimler kuruyorlar. Bir sürü kanlı olay yaşanıyor...
155o'ye gelindiğinde adada yalnızca 5 bin yerli kalıyor. Zaman geçtikçe yerli sayısı daha da azalır... Çalıştırmak için yerli azalınca teeeee Afrikalardan köle getirirler... Batılılar bu topraklara şekerkamışı getirmişlerdir. Şekerkamışı çiftliklerinde çalışacak işçiye ihtiyaç vardır...
Zaman içinde Kuba'da yönetim, İspanyollardan Fransızlara ve İngilizlere geçer... İki sınıflı bir toplum olur Küba; Eski Dünyalılar (İspanyol, İngiliz, Fransız, Hollandalı) ve Afrikalılar...
1820'de kölelik yasaklanmışsa da 1862'ye kadar kimse bu konuda bir şey yapmaz... Şekerkamışı üretimi köleler olmadan gerçekleşemez çünkü...
1865'ten sonra resmen kalkan kölelikten sonra Çinli işçiler ve Meksikalı yerliler çalıştırılmaya başlanır !!!
Keyifle romlarınızı yudumlarken arada geçmişi bir düşünün... Şekerkamışı için akıtılan kanları-alınan canları... Rom müzesinde kölelerin nasıl yakalanıp getirildiğini ve hangi şartlarda çalıştırıldıklarını gösteren bir fotoğraf sergisi vardı... Ağlarla yakalanıp getirilen köleler işkence yapılarak çalıştırılıyormuş... Tadı nefis, keyif vericiliği harika olan bir şeyin arkasında nasıl bir acı var...
Kuba zaman zaman bağımsızlığını almak için İspanya'ya kafa tutar... İki kez bağımsızlık savaşına kalkışır... Her ikisinde de Kuba için köleler savaşır...
Cespedes Kubalılar için önemli bir isimdir. Kölelerini azat eden ilk toprak sahibidir. Oğlu İspanyollar tarafından esir edilip pazarlık konusu olduğunda 'Tüm Kubalılar benim çocuklarımdır' deyip oğlunun hayatı pahasına 'hayır' der.
Birinci bağımsızlık savaşı 10 yıl sürer ve başarısızlıkla sonuçlanır. İkinci bağımsızlık savaşında lider Küba'nın ruhu, şair, gazeteci, öğretmen ve hukukçu Jose Marti'dir. Marti savaşırken ölür ama bağımsızlık 1898'de kazanılır !!!
1901'de İspanyollar yerine ABD adanın efendisi olur! Bağımsızlık anayasası hazırlanırken ABD her adımı kontrol eder. Dönemin Amerikan başkanı 2 seçenek sunar: Süresiz ve doğrudan Amerikan işgali ya da Platt Islahatı. Kuba işgal yerine diğer şıkkı seçer.
Kuba batakhaneye döner. Zengin Amerikalılar efendi, fakir Kubalılar köledir. Kumar, fuhuş gırladır...
ABD kuklası diktatör Machado tarafından yönetilir. 1933'te genel bir grev olur ve Machado gider. Amerika Kuba'yı gözetmeye devam eder ve Fulgencia Batista başa geçer.
Alemler devam eder... 1947'de Eduorda Chibas Ortodoks partiyi kurar. Batista zorlamayla yapılmasını kabul ettiği seçimleri iptal eder ve giderek güçlenen muhalefetin önünü keser. Ve muhalefet Fidel'in önderliğinde yeraltına iner...
Fidel ve arkadaşları eylemler yapmaya başlarlar... Bir ara Fidel yakalanır, Batista dünya basını tarafından duyulan bu haber yüzünden Fidel'i öldürtemez. Tiyatroda olsa mahkemeye çıkarmak zorundadır. Ve tarihe mal olan sözleri çıkar bu mahkemede;
'Mahkemenizi malum nedenlerle tanımıyorum ama savunmamı yapacağım' Katip kıza döner ve her kelimemin kayda geçmesini istiyorum der. Hukuk tarihine geçen savunmasını yapar. Savunmasını unutulmayan şu sözlerle bitirir: 'La historia me absolvera'
'Tarih beni haklı bulacaktır !!!'
Fidel arkadaşlarıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırılır. Fidel dünya basınının çok gözü önünde ve popülerdir. İçerde popülaritesi daha da artar. Bu yüzden Batista'ya danışmanları onu sürgüne göndermelerinin iyi olacağını söylerler. Batista bilmeden hayatının hatasını yapar ve 1955'te Fidel ve arkadaşlarını Meksika'ya sürgüne gönderir.
Meksika'da Che Guevara ile tanışır Fidel...
1956 Aralık ayına kadar orda hazırlık yaparlar... Su altında yatan batık bir tekneyi alıp onarırlar ve 82 kişiyle devrimi başlatmak için Kuba'ya hareket ederler. Fırtına yüzünden üç gün gecikirler, yanlış koya çıkarlar... Adada onları bekleyen kuvvetlerle bulamamışlardır, çıktıkları koy bataklık olduğundan silahları teknede bırakmışlardır... Batista'nın sahil güvenliği yerlerini saptamıştır. İlk çarpışmada 60 arkadaşlarını kaybederler... Ancak 12 kişi Sierra Maestra'ya çıkarlar...
O 12 kişinin başlattığı gerilla mücadelesi 2 yıl sonra başarıya ulaşır. 12 kişiden geriye 4 kalır... Bu gün sadece 2 kişi kalmıştır. Fidel ve kardeşi Raul.
Siyah-beyaz, efendi-köle ayrımı meselesi tamamiyle bitti. Ülke artık kendisinin efendisi. 'Mutlak eşitlik' var. Etnik köken-ırk farklılığı yok artık. Kuba'da kimsenin diğerine, başka range, başka mesleğe,başka bir dine ayrımcılık uygulaması söz konusu değil...
Fidel Castro 10 ABD başkanı eskitti... Ambargolara, fakirliğe rağmen ayakta duruyor ülke...
Bebek ölüm oranı ABD'den daha düşük. Ortalama yaşam süresi daha uzun. Kişi başı sağlık harcaması ABD'de 7500 dolarken Kuba'da 250 dolar. İşsizlik yok. Tecavüz yok, gasp yok, hırsızlık çok az, açlık yok... Fakirlik var ama açlık yok!
En etkileyici özelliği bence; dünyanın insanları eşit tek ülkesi...
*Memlekent dergisinden Selim Kahvecioğlu'nun yazısından bilgi katkısıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder