Diego Velazquez'in kurduğu yedi yerleşimden üçüncüsü olan Trinidad, zamanında kaçakçılık, köle ve şeker ticaretiyle zengin olmuş bir yerdir... İspanyol Sömürge döneminin nefis mimari örnekleriyle dolu Trinidad rengarenk binalarıyla şekerci dükkanındaymışsınız izlenimi uyandırır... Kent 1988'de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış.
İtinayla turunuzdan kulelere gitmeyi isteyin! Toprak sahipleri ve köle ilişkisini görmek, o zamanlara gidebilmeniz için... Evet kuleye çıkıp her kes gibi sakin sakin fotoğraflarımı çekmedim... 'Köleleriiiiiim çalışıyomusunuuuuuz diye etrafa bağırdım!!! Eee yani o zamanlara dönüp, toprak sahibi olmak nasıl bişimiş diye hissetmek babında!!! Yok köle olmak nasılmışı deneyimlemedim... Trinidad nefis konaklarıyla sizi zengin bir toprak sahibi olaydım, o yıllarda yaşaaaydım oof ooof havasına sokan bi yer maalesef... ;)))) Ay canım ekmek bulamıyolarsa pasta yesinleeeer... !!!
Var var, içimde gizli saklı bi aristokratlık var... Nerden nasıl var bilemiyorum... :pp :))))))
Kule deneyiminde, turdakilerin yazılarımı okuyup da gelmiş olmalarına şükrettim... Herkes nasıl bi çatlak olduğumu az-çok bildiğinden rahat rahaaat 'köleleriiiim köleleriiim' diye bağıra çağıra dolanmanın rahatlığını yaşadım! :)))))))
Arazilerde çalışan köle kontrolünden sonra, gemilerin balance ayarı için kullandıkları taşlarla kaplanmış sokaklarında dolanmak üzere Trinidad'a doğru yola çıktık...
Eskiden gemiler Trinidad limanına boş gelirlermiş... Gelirken savrulmasınlar diye de taşla doldururlarmış ambarlarını... O taşları bırakıp rom, tütün, şeker alırlarmış... Trinidad halkı da gemilerin boşalttığı taşlarla yollarını kaplamışlar... :)
Mutluluk ve hüznü bir arada barındırıyor bence Trinidad... Geçmişi düşünmeden dolanamadığınız için hüzünlü... Renklerinden ötürü de mutluluk verici...
Bu sene sadece bunlar vardı... :( Hayallerim yıkıldı... Demek ki özel bi sergiydi geçen sene ki... Kaçırdık... :((( 3.'ye kısmet artık! :))))))))
Efenim muhakkak Trinidad'a gelince buraya uğramalısınız... Özel karışım içkilerinden içmeden dönmeyiniz... Benim için biraz ekşiydi... Ama güzeldi ;)
Mayıs ayı yağmurla güneşin flört ettiği bir aymış... Şansımıza hiç bardaktan boşalırcasına yağdığında otobüs dışında değildik...Ex Trinidad fotoğraflarım daha canlı... Güneşin parlaklığına sahipler... Bu seferkiler bulutlu... ;)
Cuba'nın Baroku kendisini sevdiriyor... Yapıldığı dönemin şatafatına rağmen nasıl sade... Ada ve koloni mimarisi kıta mimarisinden bence çok daha keyif verici... Bütün dünyayı saran akımlar adalarda yerel özelliklerle sadeleşirken zenginleşiyorlarda... Mimari akımları inceleyenler hiç bir zaman adaları incelememişlerdir... Koloni dönemi mimarisi diyip geçerler... Geçirilen evrim veya daha güzele ulaşılmış ayrıntı kaçar hep...
Trinidad'ın gece hayatını yaşayamadım... Her şey dahil otelde bedava içmek daha cazip geldi... ;) Ara sokaklarda ya da meydanlarda yapılan müziğin sesini takip ederek gecesini yaşamanızı tavsiye ederim...
Ex yazım daha detaylıdır efem... Ortaya karışık okumanız tavsiye olunur ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder