Etiketler

12 Mayıs 2015 Salı

Romen diyarından selam getirmişem; Romanya macerası!

Ey okuyucu macera bitmedi... Uuup uzun en az 3 yazı çıkarmazsam, blog aleminin en ilginç gezi yazıcısı olamam! Sıkılmadan okuman için elimden geleni de yapıyorum biliyosun... :pp ;))

Bulgaristan-Romanya macerasında 2. gün. Program; Köstence, Mamaia beach ve Bükreş! 
Baya uzun bir yol var... Olsun yol yapmayı seviyorum ama oturma yerini tur verdiği için ex futbolcu benim için hiiç uygun olmayan orta kapının oradaki masalı koltuk yerim! Ayaklarımı uzatamamak dizlerime işkence yapıyor... :( 

Nasıl geçecek onca km diyerekten ses seviyelerini azaltmadan konuşan 2. gurup eğitimcilerle komşu olduğum yolculuğumuz başlıyor...

Sayelerinde hiiiç sıkılmadan Bulgaristan-Romanya sınır kapısına geliyoruz. Pasaportlarımız toplanıyor ve 1 saate yakın işlemlerin yapılmasını bekliyoruz. Kahve içecek yer yok ama freeshopları var! Türk milletim alışveriş çılgınlığı ile içeri dalıyor ve fiyatların yüksek olduğunu görünce kös kös çıkıyor... :))

Romanya'ya gidiyor olmaktan dolayı çok heyecanlıyım. Biraz babam babamım... Hatırlayabildiğim kadarıyla anılarımız sabahtan beri usumda dans ediyor... 

Ankara'da yaşıyorduk o zamanlar. 3.5 yaşındayım. Romanya sahillerinde tatil yapmak pek bi 'in' o zamanlarda... Ailecek geliyoruz. Romen hatunlar keltoş babamı pek bi çekici buluyorlar... Otelin çalışanları durmadan gelip babamı öpüyorlar!!!! 

Hiç unutmadığım bir sahne vardır, garson hatun yemek servisini bırakıp babamın başını öpmüştü!!! Anneme hiç kıskanmadın mı diye sorduğumda yooo demişti! :))) Keltoş mimar bey bek bi cazip gelmişti Romen bacılaraaaa!!! Abboooowwwww!!! 

İçim biraz buruk, yıllar sonra en güzel anılarımın olduğu yere gitmek ruh dünyamı biraz karıştırmış durumda... Tokansan ağlayacağım! Allahtan kimseyle iletişim kurmadan yolculuk yapıyorum da kimse yanlışlıkla su bile istemiyor benden!!! :ppp

Abeee bu çingenler bile AB'de be yaw! düşüncelerimle yol alıyoruz Romanya'da. Osmanlı pek buraya yatırım yapmamış... Adam tayin edip yönetmiş... Osmanlı'dan pek bişi yok yani... 

İlk durağımız Karadeniz'in en önemli limanlarından olan Köstence oluyor. Tuna'dan gelen gemilerin yükleri Köstence limanından dünyaya dağılıyor... Ben ki liman şehrinde büyüdüm, Köstence limansa bizimkisi kayıkçı barınağı!!! Şehre girdik liman başladı, şehirden çıktık liman bitmedi abi!!! :))) 

Köstence'de ihtiyaç molası ve para bozdurmak için duruyoruz. Asıl durağımız ünlü Mamaia plajı olacak. Sanki babam beni orada bekliyormuş gibi içim kıpır kıpır... Bir an önce gidelim istiyorum... Ama bir yandan da ruh dünyamın karışıklığı yüzünden gitmeye tırsıyorum... :) 

Paralar bozduruldu, çişler edildi ve Almanların ünlü simidi Brezel'e benzeyen simitlerden alındı. Tadı aynı değil görüntü aynıydı. Bir yere gidiyorsanız güzel olsa da olmasa da yerel ürünlerini denemelisiniz... Sevgili turumun kadınları başladı dırdıra! Aay tadı ne biçimmiş diye!!! Ben mi dedim peşimden gelin de aldığımı alın diye!!! 

Türk milletinde var böyle bi sürü psikolojisi! Uzaktan beni kesip, bişiler alırken damlıyolardı yanıma!!! Ne yiyosam, ne içiyosam nasıl, güzel mi vs. gibi soru yağmuruna tutuyolar... Nerden bilim senin ağzının tadını!!! :))) 

Neyse efem, yüreğim pır pır bir yanı lagün diğer yanı plaj olan ünlü Mamaia sahiline geldiğimizde hoca gurubundan bir kaç hatun arıza çıkarmaya başladı. 'Köstence'de az kalmışız! Burda ne işimiz varmış! Alışveriş yapacakmış'!!! Eeeen sinir olduğum şey gezerken alışveriş derdi!!! Almam gereken çok mühim bir şey yoksa alışveriş benim için en son şeydir! İlk defa geldiğin ülkeyi gezip görmek varken, dükkan dükkan dolaşmak neeee?!?! 

Neyse efem, rehberimizin buluşma saati vs uyarılarını dinlemeden atıyorum kendimi otobüsten dışarıya! 

Benim Mamaiam yok! Her yer otel, otel, ev! Yıllar önce şirin kiki-carların dolandığı yollarda şimdilerde ulaşım teleferikle sağlanıyor! Abbooooww!!! Gelişime-değişime bak sen!!!

Koştura koştura sahile çıkıyorum!
Olm bu nasıl kumsal yaaaaa!!! Bembeyaaaaaz!!! Ve Uçsuz bucaksız!!! Bizim Karadeniz'in kumsalı adını aldığı deniz gibi siyah kumludur! Burası okyanus kıyısı tadında!!! 

Amma derin sahil şeridi! Koş koş denize varamıyorum bi türlü!
3.5 yaşındaki Ozy'nin üstsüz pozlar verip, ilk Alman sevgilisini yaptığı plajdayım!
Yine üstsüz pozlar versem, yine bi Alaman yar yaparmıyım acaba? :ppp :)))) 

Kumsala çöküp oturuyorum... Gözlerimde yaşlar birikiyor ama yüzümde koskocaman bir gülümseme!

Babam erkenden ölmeseydi yaşayacağımız hayat, o tarifi zor özlenen 'tamlık' duygusu... 

Cıks! Ağlamak yok! Kalk ve keyif yap!
Bata çıka bir cafeye gidiyorum... Ooooo Romen gençlik süper! Plaj üstüne kurulmuş disco çadırlarda 'disco disco partizani' modundalar!
Olm ne güzel bir yer burası! Tur gitsin, sırtımdaki kaplumbamı koyayım bi yere ve bende kopim Romen gençleriyle!
Süper bi cumartesi! 
Bilmediğimiz, görmediğimiz topraklarda kutlanan hafta sonları...

Buz gibi beyaz şarabımı babamın şerefine kaldırıyorum, müzikle tempo tutarken...
Gitmeseydin beaaa... Yarım-eksik-hafif arızalı-aidiyetsiz olmazdım o zaman... Ama kader-kısmet buymuş derken, hobaaaa gidiyoruz diye çığırtılar duydum!  Neeea bu kadarcık mı? Daha 2 yudumcuk içtim şarabımdan! Önce arabeske bağlayıp sonra normale dönecektim ben yaaa!!! 

Böööööğ!!!
Babacım şerefine diyip, kocamaaan bardakta getirdikleri beyaz şarabı fondip yapıyorum!

Tadı damağımda kalmış, ruhumun çalkantıları sakinleşememiş, hiç bir şey anlamadığım Mamaia sahilinden ayrılırken başım otobüsün penceresine dayalı 'öpüjeeem ben seni mammamiaaaaa' modunda, anamı da alıp gelmeli, ana-kız önce bi arabeske bağlayıp sonra çokta fifimizdi moduna girip güzelim sahilde eğlenmeliyiz diye düşünürken Bükreş'e doğru yola koyulduk...

Bükreş! Çocukluğumun liderlerinden Çavuşesku amcanın şehri! Sosyalist dönemin en en anıtsal yapılarının bulunduğu şehir! Bi mimar ve gezgin olarak görülmesi gereken... 

Şehre girerken bizleri karşılayan Sosyalist dönem mimarisi meslekten tiksindirici boyutta! Tamam maksat konut yapmakta bunlar... Ayyy bakamayacağım wallahi billahi!!! 

Şehre akşam üstü yağmurdan sonra vardık. Sosyalist romantizmi diye bir şey varsa durum o! :)))

Heybetli, çirkin binalar, yağmurun ıslaklığı, hafif ısıran bir hava... 
Sarı ve kara!
Bükreş'i tanımla deseler sarı ve kara derim.
Sosyalist binaların sarısı ve yağmurdan sonraki akşam üstünün karası...

Rehberimizin eşliğinde (bu sefer uslu oldum sıvışmadım :)) )eski şehri gezintiye çıktık. Küçük bir adacık... Sosyalizmin girmediği bir ada! Binalar güzel ama cıks! Bükreş beni tavlamayı başaramadı! Sadece ünlü Kazıklı Voyvoda'nın heykeli ucundan acık etkiledi beni! :) Yakışıklıymışsın be panpaaa şeklinde ilgimi çekip sosyal medyalarımda geyikler çevirmemi sağladı ve en çok talep gören fotom oldu! :)))  

Saatlerdir yolda olmak, beni etkileyememek, açlık ve alkolsüzlük gotik sever bir mimar olarak beni Caru'cu bere'ye yollandırdı. Tavsiye ediyorum efem, gidin! Yemek yemeseniz de mimarisini görmek için gidin!!!  1800'lerde kurulmuş restoran hem mimarisi ile hem de lezzetleriyle memnun kalacağınız bir yer!

Annem Romenlerin elma şarapları güzel demişti... Mönü de gördüğüm meyveli likörlerinden önce tadayım dedim... Allahım bu ne yahu? Kocman bardakta taynicik bir şey geliyor ve ilk yudumla sizi alıp götürüyor! Ben ilk yudumda meyvecik likörlerinin kafasını sevdim! Tamamdır dedim bu günün ruh haline bu işte!!! 

Likörüm bitmeden yerel biralarından ve ev yapımı domuzcuk sosislerinden söyledim. Nefisti!

Burda bi uyarı yapmak istiyorum, Bulgaristan ve Romanya'da yemeğin yanına istediğiniz maydanozcuk bile parayla! Turdan bir kaç kişi kalkanlarının yanına soğan isteyip de parasını aldılar diye baya bi şaşırıp söylendilerdi... Yancı her şey paralı panpaaa!!! :))) Ona göre! :) 

Karnımı ala bir keyifle doyurduktan sonra ünlü sarayı fotoğraflamak için 3 kmlik bir yol kat ettim. Anaaam kadraja sığmadı bina!!! Fotoğrafını çekicem diye çamurlara mı girmedim, çiçekleri mi ezmedim!!! :))) 

Bu arada eski kent merkezinden saraya giden yolda bir şehircilik var kiiiiii, yine bi biz öğrenemedik şu işleri diye baya bi söylendim!!! Her iki tarafında yeşillikler, yürüyüş ve bisiklet yolları olan geniş bulvar heybetli ötesi saraya açılıyor! 

Tabi insan çingen yeaaa dediklerinin bir şeyleri başardığını görünce üzülüyor... Ve bu üzüntü en iyi bir Irish Pub'da çıkar diyor... :))) Uuuuw beybiii !!! Bira sever kadınım mukadderaaat !!! :) Otele gidiş saatine kadar ayriş ayriş keyif yapıyorum...

Otel teeee bilmem nerede! 
Daha önce Bükreş'e gelmiş eş-dost gece kulübü adresi yollayıp duruyolar! Duruyolar da imkan yok gitmeye! 

Başka bir zamana kısmet diyerekten otele yollanma vaktinde ayaklanıyorum pubımdan...

Rehberimiz, Kafka vari bir tat bulduğunu söyledi Bükreş'te... Düşününce evet... Ama ben sarı-kara ve ıslaklık haricinde pek bir şey diyemeyeceğim.

Heybetli ötesi sosyalist binaları görmek güzeldi...
Şehirden ayrılırken ki yorumum, CNNworld weather channel report'tan bir başken gördüm şeklinde oldu...

Böylesine yoğun bir programla değil, daha sakin bir programla şehri ve Romanya'yı görmek hoş olabilir... Gördüm tıkını atıyorum ama yarım atıyorum...

Mamaia beach'i adam gibi görmek, lagün tarafında da dolaşmak gerekiyor...
Bükreş'te gece kulüplerinde belki Çavuşesku amcanın hayaletiyle dans etme şansı vs... 

Bir ara Romanya yeniden diyorum... ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder