Etiketler

13 Kasım 2012 Salı

10 Kasım Ankara 1. Bölüm

Aylar öncesinden bu 10 Kasımda Ankara'da olmaya karar vermiştim...
Çocukluğumun büyük bir bölümü Ankara'da geçti... 
Zübeyde Hanım anaokuluna giderken sık sık Anıtkabir'e giderdik... 
Sadece okulla da gitmezdik... Ailecekte giderdik... Üsteki fotoğrafı babam çekmişti... Annem ve ben merdivenlerdeyiz... :)

Yetişkin olduktan sonra gittim mi hatırlamıyorum... Hayal meyal bir görüntü var ama emin değilim... 

10 Kasım'da Ankara'da olma planımı duyan annem harika dedi, Bilkent Senfoni'nin programına bak bakalım o akşam güzel bir anma konseri varsa bende seninle gelirim... 

Ağustos ayında bizim Ankara planımız kesinleşmişti...
9 kasımda gidecektik o akşam babamın bizi her haftasonu götürdüğü Ulustaki Uludağ Kebapçısına gidip kebap yicektik sonra bilet bulursak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını izleyecek ertesi gün Anıtkabire gidecek akşam son otobüse binip dönmeden Bilkenti evinde dinleyecektik! 

Klasik müzik tutkunu gezginleriz biz :)

Gün yaklaştıkça 10 Kasım bu sene farklı bir değer kazandı... 
Ana-kız planımıza çok sevdiğimiz Belgin ablamda katıldı (http://belgincebelgince.blogspot.com/) ve çok keyifli bir Ankara deneyimi yaşadık hep beraber :)

10 senedir Ankara'ya gitmiyordum... Ve uzun zamandır da Ulusoy'la yolculuk yapmıyordum... Uçak yolculuğu her yer için daha pratikti ama uzun zamandır Bolu tünelinden geçmeyen ben görmek için otobüsü tercih ettim ettim ama 6 saatlik bir yolculukta olsa uçaktaki gibi rahat hareket etme imkanı olmadığından güzelim bacaklarım zorlandılar :) 

Varan'ı Ulusoy aldı artık... Gümüşsuyundaki nefis ofisini Ulusoyla birlikte kullanıyor Varan... Biz karadenizde yaşayanlar Varan'ı hep merak ederdik... Bizim bölgeye hizmet vermezdi... Ankara'dan İstanbul'a gideceksem tren yerine Varan'ı tercih ederdim... Bolu dağındaki meşhur güzel tesisini bilmeyen sevmeyen yoktur herhalde... Bizi Alibeyköy'e götürecek servisi beklerken çocukluğumun önemli bir markasının bu hale gelmesinin beni üzdüğünü düşündüm... Koskoca Varan leeeyn! Rakibi tarafından satın alınıp idame ettiriliyor! Beaaa! :( 

Bende nelere takılıp üzülüyorum dimi? :) 

Yol son sonbahar günlerini yaşattı bize... İstanbul'dan çıktık yağmur deli gibi yağmaya başladı... Yağmurda seyahat etmek güzldir severim... 


Yağmur bitti yamalı asfaltlarımıza eşlik eden nefis sonbahar görüntüsü başladı... Renkler nasıl harikaydı! Otobüsle değilde kendi arabamla gidiyo olsaydım Ankara'ya 40 saatte varırdım her halde... Her renk cümbüşünde durur fotoğraf çekerdim :) Yol boyunca iyiki gidiyoruz diye düşündüm... İstanbul'da sonbaharı hissedemiyoruz ki... 

Ve Ankaraaaa! Alacahöyük'teki kazılarda ele geçirilmiş bir Hatti eserinin kopyesi olan Hitit Güneşi Kursu benim için hala Ankara'nın simgesidir... Onsuz bir Ankara düşünemiyorum ben...

Benim Ankaramın 3 heykeli vardır 1.si Hitit Güneş Kursu;
2.si Kuğulu Parkta yer alan öpüşenler heykeli benim için çocukluğumdan beri ayakta öpüşen heykellerdir... Çok severim bu heykeli... İmkan olsa evime koyacağım :)




3. heykel, anaokulumun yakınlarında Tandoğan meydanında bulunan (en son depodaydı çıktı galiba) ayakta işeyen çocuk heykeli adını verdiğim (heykellere kendim isim verme gibi bi huyum varmış çocukken :)) ) Su perileri heykeli... :) 




Bu 3 heykel benim için özeldir... Uzaktanda olsa izlerim takip ederim onları... Uzun süreliğine kalmaya gittiğim bir sefer güzel bir şekilde fotoğraflamak isterim bu heykelleri :) 

Hitit güneşime selamı çakıp Ulus'a doğru yola devam ediyoruz... Durağımız ünlü Uludağ Kebapçısı olacak... Her cuma akşamı babam götürürdü bizi... Şansa 9 Kasımda Cumaya denk geldi... Hayal meyal hatırladığım anılarımla annem, sevgili Bellgin ablam ve ben keyifli bir ziyafet çektik ;) 

Eski müşteriyim... Çocukluğumu bilirler... Doğum günüm yakın olduğu için yemek sonrası tatlı ziyafeti doğum günü kutlamasına dönüştü ;) İlk mumum, ilk dileklerim... 


Nefis ziyafetten sonra ilk defa dinleyeceğim için çok heyecanlı olduğum Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına doğru yürümeye başladık... Yürümeseydik bu ziyafet hepimizi uyuturdu... :) Yürürken Anıtkabir'i uzaktan görmek harikaydı... Benim gibi yarı prof. fotoğraf makinesi kullanmaya alışık birisi için Ipadden foto çekmek eziyet!!! Zoomu berbat, flaşı yok! Bana yakışmayan bi foto ama napalım Steve amcaya kızın! :)

Woow! Kırmızı halı beklemiyordum doğrusu!!! Way beee CSO'nun farkı dışarda başlıyormuş... 






Programımız efem! Şef Rengim Gökmen... Çok severim... Paganini'yi çok severim... Solist Hasan Gökçe Yorgun nefis yorumladı... Uzun süredir bu kadar keyifli bir Paganini dinletisi deneyimlememiştim! 

Salon restore edilmiş... İzlemesi keyifliydi... Mesleki açıdan sahnenin görülebilirliği konusunda ben memnun oldum :) Ankara seyircisinin kaliteli olduğunu gözlemledim... İstanbul'da maalesef tatsızlıklar yaşıyoruz... Cep telefonuyla oynuyorlar, konser başladıktan sonra içeriye giriyorlar, konuşuyorlar... Bölüm aralarında alkışlamasalardı benden geçer not alacaklardı ancak alamadılar... Ümitliyim gelecek yüzyılda bölüm aralarında alkışlamamayı öğrenen bir dinleyici kitlemiz olacak! :p 

Ve en çok şaşırdığım çok fazla genç olmasıydı! 9 yaşında bir kız çocuğuyla tanıştım! Ben 11 yaşında Ayairini'de ilk klasik müzik konserime gitmiştim... Benim için o yaş uygun görülmüştü ailem tarafından! 

Çıtları çıkmadan izleyen çocuklar-gençler helal olsun dedirttiler! 
2. yarıda çalan Mahler baydı... Çok baydı... Mahler ağırdır... Hele benim için çook ama çook! Yinede seyirci düzenini korudu! :) 

Olaki yolunuz düşerse diye CSO'nun mail adresini veriyorum bir gittiğinizde gidin bir konser deneyimi yaşayın... http://www.cso.gov.tr/tr

İlk gün bu kadar yarın 10 kasım... ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder