Etiketler

13 Mart 2018 Salı

Nepal 1.


Himalayaların beyaz karlı tepeleriyle flört ede ede Nepal’in başkenti Katmandu’nun Tribhuvan havalimanına indiğimizde saatler 11’i gösteriyordu…
İndiğimiz havalimanının dünyanın en riskli havalimanlarından olduğunu bilmiyorduk… Piste yaklaşma dağlar arasından yapıldığı için sinyaller bozulduğu için pilotlar aletli yaklaşma yapmıyorlarmış. Hassaslığı daha düşük olan Vor Dme ile yaklaşma yapıyorlarmış…
Coğrafi konum sebebiyetiyle sis eksik olmadığı için her zaman tek seferde iniş de mümkün olmuyormuş… Pas geçmeler filan…
Uuuw beybiiii maceraya gel!
Gitmeden önce havalimanının internet sayfasına girip meraktan bakmıştım ama teknik bilgilere hayır…
İyiki bakmamışım! Uçma korkusu olmayan ben inişte tırsabilirdim! : ))
Güneşsiz gri bir hava bizi karşılamıştı…
Alçalma sırasında gördüğüm yeşil alanlar bana Moskova’yı çağrıştırmıştı… İşte çok gezince dünyanın dört bir yanını bir birine benzetip duruyorsun!
Uçağın penceresinden gözüken yeşillikler güzeldi ama oğlan evlenirse evin üstüne bi kaaat daaa çıkarız mantığında duran betonarme binalar neydi allah aşkına!?!?!
Ah betonarme icaaad edildi mertlik bozuldu!
Bi mimar olarak günümüzdeki en temel inşa malzemesine ıııyk diye yaklaşmam biraz mesleki bir ihanet sayılabilirdi ama yıllardır filmlerden, belgesellerden, fotoğraflardan kafamda kurgulamış olduğum Nepal’i kuşbakışı göremeyince ister istemez hayıflandım tabiî ki…

Betonarmeye rağmen yüzümde mutluluk vardı… Her yerde beton yığını yoktuuur canım, sakin…
Apronda ilerlerken, camdan görünen maymunlar beni şoke etti!
Aaaaaaaa havalimanında maymuuun var?!?!
Maymun göreceğimizi biliyordum ama havalimanında, çatıda…?!?
Yok artık!
Sevgiliye dönüp, onu çekiştire çekiştire maymunlara baaak, maymunlara bak diye sevinçten hala bağlı olan kemerimin izin verdiği ölçüde koltuğumda zıplarken, olgun sevgilimin heyecansızlığı beni gıcık etti!
İner inmez bi maymun atlasın boynuna inş mşllah da saçını başını yolsuuun! :ppp (Teyzem beni çocukluğumdan beri maymunum diye sever… Bi maymuncuk olarak ben de sevgilimin saçını başını yolabilirimdim ama benim yerime gerçeklerinin yapması daha eğlenceli olurdu! Hiho hooyt! :pp)  
Oooolm dünyanın çatısına geldiiik, maymun dolu bi havalimanındayııııssss, Nepaldeyiiiiissssss, ee hadi biraz bi heyecan!
Gri gözlerinde bir mutluluk ışıltısı yanıp söndü o kadar!
Biri yerinde duramayan çok heycanlı diğeri hiç heycansıssss, iki tip… Hadi bakalım çok eğlenceli olcak halimiz…
Neyse macera dolu 10 günlük gezinin ilk ayağı olan Nepal başlasın…
Yuppiiiiiiiiiiii Nepaldeyiiiiiiiiiiiim!!!

Nepal vizesi kapıda alınıyor… Gelmeden önce tur şirketimiz bizim için doldurup vermişti o formları… 25 dolarla birlikte, bir fotoğraf ile formunuzu uzatıyorsunuz ve kısa dönemli izninizi size veriyorlar… Aman bu topraklarda her türlü kağıdı-belgeyi saklamanız gerekiyor!

Ve bu bölgede kadın ve erkek kontrollerden geçerken ayrılıyor!!! Haremlik-selamlık şeklinde…
Valizinizi aldınız hadi havalimanından çıkalım diye bir şey de yok!
Biniş kartınızla valizinizin üstündeki etiketi kontrol etmeden sizi havalimanından çıkarmıyorlar!!!
Ben normalde biniş kartıma çok sahip çıkmam… Oraya buraya tıkarım, unuturum bi yerlerde… Allahtan o gün, saklayasım tutmuş! Büyük ihtimalle yolculukla ilgili dönünce yapmayı planladığım kolaj çalışması için sakladım onu… Yoksa guruptan valizinin kendisinin olduğunu ıspatlayamayan tek kişi olup havalimanında mahsur geçirecektim günlerimi… : ppp

Valizlerimizi almak için alana gittiğimizde gördüğüm karışıklık beni ürküttü!
Tenleri, yüz hatları farklı bir sürü insan…
Dağa çıkmaya gelmiş Avrupalı genç dağcılar…
Tur şirketlerinin şaşkın şaşkın bakınan kurbanlık koyun gibi duran gezginleri…
İlginç kıyafetli yerel halk…

Alan azlığından 3 uçağın valizlerinin aynı yerden çıktığı bandın önünde valizlerimizi beklerken ezilmemeye çalışmak…
İlgimi çekti, yerli halk valizleri tekerlekli olsa da valiz taşıma araçlarını kullanmayı seviyor… Zaten dar ve kalabalık olan alan o araçlarla ezilme tehlikesi yaşamanıza neden oluyor.

(Tam bu satırları yazarken Katmandu havalimanında bir uçağın düştüğü haberi geldi. Çok üzücü…)

Valizlerimizi belgelerimizle bizim olduğunu ispatladıktan sonra dışarıya çıkıyoruz.
Rehberimizin bizleri toparlamaya çalışırken biz şaşkın ve meraklı gözlerle etrafı inceleyerek yürüyoruz…
Tanrım kendi içinde nasıl olduğunu anlayamadığım bir düzen barındıran kaos var!
Arabalar, insanlar, kornalar…
Puslu gri bir hava, toz…
Allahım nereye geldik!
Yeni yerler, yeni kültürler, yeni coğrafyalar ve insanlar keşfetmeyi sever ben bir an için ürküyorum. Nepal’e gelmesemiydik?
Olm otobüse gidene kadar en az iki defa ezilme tehlikesi atlattım ve allahım bu toz ne?

İlk günün planı tüm gece uçmuş bizleri daha fazla sersem etmicek şekilde güya ama ilk gece şehirde kalmicaz… Dulikel bölgesinde bir dağ otelinde konaklayacağız. Ve oraya büyük valizler çıkamıyor! Valizlerimiz bir gece sonra kalacağımız şehirdeki otele gönderilecek. Biz gelmeden önce hazırlayıp valizimize koyduğumuz bir gecelik eşyalarımızı alıp otobüsümüze binip şehir turuna çıkacağız ve ordan dağdaki otelmize…

Havalimanının içinde valizleri açma şansımız olmadığından, tozlu otopark alanının içinde yayılacağımız kadar yer olmadığından alt-alta üst üste, ezilmemeye çalışarak açılan bir sürü valiz!

Pijama, banyo malzemeleri, su ve Ayşe Arman’dan esinlenerek ilk gün öğlen yemeğimiz olarak aldığım simitler ve meyve suları… Hepsini düzgün bir şekilde paketleyip valize koyduğumdan valizi açmamla çıkarmam bir oluyor ama halimiz o kadar komikki!!!

Tamam hepimiz gezginiz, aramızda kokoş bir tip yok ama yani bu iş otoparkta mı yapılmalıydı? Valizlerimizin içini otopark da Katmandu ahalisine beyan etmeseydik olmazmıydı?

Giysiler sırt çantasına konup uçağa da alınabilir ey sevgili ve meraklı okuyucu ancak biliyosunuz artık sıvı uygulaması var. İhtiyacınız olan her şeyi tini mini boy yanınıza almanız pek mümkün olmuyor… O yüzden o valiz açılmak zorunda kalıyor… İndiğimiz ilk an tam anlamıyla gezginlik-seyyahlık deneyimi yaşadık…

Sevgilim macera istiyordun al sana macera dedi ben de ona ben sadece Hindistan istiyodum sen Nepal-Hindistan istedin dedim… :))
Anaaam donları etrafa şaçmadan, valize toz dolmadan çabuk çabuk.. : )))

Valizlerimize 1 geceliğine veda edip, sırt çantalarına, el çantalarına tıkıştırdığımız 1 gecelik eşyalarımızla otobüsümüze bindik ve turumuz başladı…

Sevgili rehberimiz ülke hakkında bilgi verirken kimse onu dinlemiyor, kendi içinde düzeni olan kaostan sıkışmış trafikten nasıl kurtulup da havalimanından çıkacağımızı düşünüyorduk…

Cıks bu trafik açılmaz diyorsunuz sonra nasıl oluyorsa oluyor düğüm çözülüyor!

İlk günün programı Paşupatinat ve sonra otelimizin olduğu Dulikel’e yolculuk…

Şimdi sevgili okuyucu, gitmeden tur programındaki yerleri internetten araştırmış ve okumuş olsam da, neyle karşılaşacağımı az-çok tahmin etsem de bazı şeyler maaaalesef kanlı-canlı görmeden algılanamıyor, tahmin edilemiyor…

İlk durağımız 5. yy da inşa edilmiş Paşupatinat, Hindistan’daki Varanasi gibi kutsal bir Hindu haç yeri…
Asyadaki en önemli 4 dini mekandan biriymiş. Hinduların sevgili tanrısı Şiva’nın iyicil bir biçimine adanmış, Bagmati nehri kıyısında, Pagoda mimarisinin nefis bir örneği…
Ana beyaz tapınağın etrafında, başka Hindu ve Budist tanrılarına adanmış bir sürü tapınaklarla çevrelenmiş kutsal bir yer. Tam 492 tane tapınak var!!!

Şimdi gitmeden bu bölgedeki insanların ölünce yakıldığını biliyorduk da dakka bir gol bir, en önemli tapınağa götürülüp geldiğimiz yere gözlerimiz daha alışamamışken ölü yakma ritüelini göstertip şok etkisiyle hoooooşgeldiniiiz yani namaaaste biraz hard kaçtı abi!!!

Allahım, nehrin karşısında küçük tapınakçıkların arsında yürürken, karşıdan yükselen dumanlar, çalan çanlar, ağlama sesleri, ayağının altında anaaam saldırır mı diyerek ürkerek yürümene neden olan maymunlar…

Hello Nepal!
Hello Hinduizm, Budizm...
Ooo my goood!
Bi kültür şoku…
Bi kal gelme hali…
Ooo hebele kübele…

Yani neyle karşılaşacağını bilmek ayrı karşılaşmak ap ayrı!
Rehberimiz anlatıyor bi şeyler ama ben vücut orda ruh ve kafa bedenden ayrılmış alanın üstünde uçuşta, keşifte, anlama ve özümseme de…

Duman, toz…
Neden herkesin maske ile gidin dediği ortaya çıkıyor!
Hastalık kapmamak için değil tozu, külü yutmamak içinmiş!!!

Muson zamanı yükselen nehir şu an onlar için neden önemli olduğunu anlayamayacağınız bir yükseklikte…
Suyun rengi çamur rengi…
Nesi kutsal olm bunun?
Sular yükseldiğinde görünmez olan basamaklar şimdilerde gözüküyor…
Ayinlerin yapıldığı karşı tarafa geçmeye izniniz yok…
İçimdeki keşfedici yasak dinlemeyip karşı tarafa geçmek istiyor ve gat denilen basamaklarda yürümek hatta oturmak istiyor…

Görünen manzaraya alışmak hemen kolay olmuyor…
Bir süre fotoğraf çekemiyorum…
Bir yandan çok ilginç, her şeyi fotoğraflamak, vidyoya çekmek ve dünyayla paylaşmak istiyorum diğer taraftan ölümün soğukluğunu hissedip, kaybın acısını duyumsayıp saygıyla kıpırdamadan durmak istiyorum…

Karşılarında, aramızda bizi ayıran nehrin mesafesi ile dururken birçok duyguyu aynı anda yaşıyorum…

Nefesimi tutacak kadar kutsal bir şeye şahit olup kıpırdamadan durmak isterken öte yandan da bu güne kadar okuyup, belgesellerde gördüğümüz şeyin canlı halini sosyal medyalarımdan dünyaya beyan etmek…

Kızım sen ailenden biri ölünce, onun öldüğü odayı bırak bi daha o eve adım atmayan bi yaratıksın şimdi gelmiş burada bi cep telefonuyla bi fotoğraf makinenle zooom üstüne zooom!
Psikopatmısın lem?
Tam bunu düşünürken  gözüme bi şey kaçıyor!
Hııh diyorum bi Nepal rahmetlisinin külünün gözüme girmesi eksikti!!!
Bir yanım ciyak ciyak ciyaklamak isterken diğer yanım ağır başlı bir şekilde elimi gözüme götürüyor ve rahmetliyi nazikçe gözümden çıkarıp selametle, allah günahlarını affetsin diyip rüzgara doğru bırakıyor onu…

Tanrım korku filmi gibi!
Iıyk gözüme ölü kaçtı olm!!!
Öööğğğğ… Lenslerimi çöpe atmalıyım hemen! Yanımda kaç tane yedek lens getirdim acaba?

(Bu arada okuyucu normalde hep biri gözümde diğeri yedek 2 lens ile yolculuğa çıkarım. Nepal ve Hindistan çok tozlu memleketler olduğundan yanınıza boool yedek lens alın diye uyarim sizleri. Hatta gözü temizleyen damlalar… Gözümdekini yola çıkmadan yeni açıp takmış olmama rağmen 3. günün sonunda lens 2 aydır gözümdeymiş gibi tozdan mefta oldu! Günlük tak-çıkar-atlar belki de böyle bi coğrafya için daha uygun olur. Gezgin tecrübesi infosu)

Tam ben gözüme kaçmış rahmetli külü şokunu atlatmaya çalışıyordum ki rehber, bazen iyi yanmadığı için kemiklerin su da yüzdüğünü söyledi!!!

Ah Hindistan diye tutturan hücrelerimi…
Mexicaya filan gitseydik ya!
Şimdi kafamızda kocaman meksikan şapkaları elimizde tekilalı kokteyller keyif yapmak varken…
IIyk! Allahım… Çok pis kokuyooo… Tam bu sırada karşıdaki ölü yakıcı beni duymuş gibi ateşe sandal ağacı yaprağı atmaya başladı… At anam, at ama yani bi tek sen dilsin ki aynı anda 5 kişi… Hangisinin kokusuna yetecek 3-5 yaprak… Allahım kusucam şimdi mübarek yere diyip maskemi ağzıma, burun deliklerime iyice tıkıştırıyorum…

Çok ilginç bir yer… Ortama, kokuya biraz alıştıktan sonra gitmeyip küçük stupaların dibine çömüp hayatın ve ölümün iç içeliğini huşu içinde izleyip bi tür aydınlanma yaşamak istiyorsunuz ama gözüme ölü külü kaçmış kadınım olm! İlk gün için kaldırabileceğimden, çok aydınlanmış ve kültürle iç içe olmuş durumdayım yani… Benim için yeterli… İçimden bi saykokilır çıkıp, helva niyetine, maymunları ateşe atıp maymun kızartma yapıp ölünün anısına maymun kızartma dağıtıyooos diyen bir kadın çıkartmaya gerek yok bence…

Deneyimlediğimiz eşsiz kültürel şoktan herkes şaşkın, rehber ilk bölümün iyi geçmesinden mutlu hadi dedi… Şimdi otelimize…

Kaldırması, anlaması zor olabilecek müthiş bir deneyim… Evinizden kmlerce uzakta bambaşka bir kültürün ve dinin özel bir ritüeline şahit olmak… Şok edici, ürkütücü, korkutucu, şaşkınlık verici ama size ters gelse de anlamasanız da sonuçta o insanların inançları… Ortama alıştıktan sonra yaşadığınız deneyimin müthişliğine kendinizi bırakıyorsunuz… Ve o insanların inançlarına saygı göstererek inandığınız ne ise içinizden, hayata veda etmiş o insanlar için veda duaları okuyorsunuz…

Sonuçta dini olan her yapı kutsaldır… Sizin inancınızdan farklı olsa da orası maneviyatın yaşandığı yer… İçinizden dua etme isteği geliyorsa hangi dinin mekanı olduğunun bir önemi yoktur…

Tanrım bu toprakları, bu kültürü görmemi sağladığın için minnettarım…

Rüzgar külleri ve dumanı savururken, çanlar çalıyor, ayinin müziği sizi etkisi altına alıyorken, sevgilimle 2 adım ötemizde ölü yanarken birbirimize sarılıyoruz…
Yaşam ve ölümün uyum içinde vukuu bulduğu yerde biz de yaşamın örneğiyiz…
Geldiğin için teşekkür ederim diyorum…
Gri gözleriyle bana gülümserken ben ona olan sevgimi ifade etmek için, bilmiyorum seni şurda yakabilirim biliyosun di mi, tikkatli ol diye geyik yapıyorum…

Gözüne ölü külü kaçmış kadınııım olm, dünyanın çatısının bi kat altındayım*, her türlü yakarım tikkatli olun yaniii!
:p

(Çatı olarak Tibet’i görüyor dünya, o yüzden çatı katının bi altı)

Ve bu arada ilk önce şehir turu yapıp, 2 tapınak görüp sonra ölü yakma ritüeli görseydik kültür şoku yaşamadan alışsaydık bu topraklara daha iyi olurdu… 40 defa gelmiş rehber ile biz birmiyiz olm duygusal açıdan?

DULİKEL

Şimdi bu bölge iyi ve güzelde, gitmesi dönmesi harbi eziyetli olduğu için içimden verdiğim parayı geri veriiiin diye arızaya geçmek isteyen emekli bi albay tiplemesi çıkarmadı diiil !

Tamam yeşillikler içinde, bi yanı uçurumlu, yerel mimari örneklerini ve yerli halkı- köyleri göre göre yaptığınız ve sonunda da Nepal yerine kendinizi Vietnam’da sandığınız bir doğal güzellikte buluyorsunuz ama aaaay o ne eziyetli yoldu olm!!!

Muson yüzünden asfalt filan kalmamış… Karşıdan araba gelmesine rağmen inatla birbirini sağlayan kamyonlar, otobüsler, motorlar… Kaza olmasın diye hafifçe sola kırınca ya yoldaki çukura girip hopluyorsunuz ya da şoförünüz usta değilse kendinizi yamaçtan aşşa bi ahşap-tuğla yerine betonarme ile yapılmış pagoda tarzlı bi binanın çatısında bulma ihtimaliniz çook yüksek!!!

Allahıııım hoplaya, zıplaya, selavatlar getire getire, her yerden eksik olmayan tanrıları Şiva’nın resimlerini göre göre Şiva’ya dua ede ede, adını Kubilay Han’ın mimarı Arniko’dan alan, şehirler arası yol olduğuna 1000 tane şahit gerekecek yolda yolculuk yapmak!!!

Tamam kabul ediyorum yerleşkelerden ve doğadan geçerken ki manzaralar çok güzel ancak, karşıdan araba ne arabası kamyon gelirken göre göre sağlayan, durmaksızın havalı korna çalan kaosta huzura gideceğiz diye asabı bozmaya değermiydi yahu?

Bu yolculuk anlatılmaz bebeğiiim, yaşanır! Wallahi ilk defa bir seyahatimde ölücem diye korktum!
Bir yandan korkup diğer yandan eğleniyorsunuz da…
Hindu ya da Budist olmadan ermenin sırrına vakıf oluyorsunuz bu yolculukla…
Kendi içinde düzeni bulunan kaosa kendinizi bırakmak ve oooom olmak...
Otele giderken hepimiz erdik olm!

Bir süre sonra karşıdan üstünüze gelen bir minibüs, bir kamyon ve aradan geçmeye çalışan motosiklet görüntüsü alaaa allaaaah öleceeeez hissi yaşatmıyor size… Gel her iki aracın yolcuları ahbap olacak kadar yakın geç, sürtmeden, camları patlamadan geç, aferin derken buluyorsunuz kendinizi…

Genişliği 2 arabalık yolda, 4 hatta 5 şeritli yol yapmak…
Zevkine çaldıkları havalı kornalarla onlar eğlenirken, ah keşke kulak tıkacı getirsemiydik demek…
Taşlı, çukurlu yolda şoförünüz hem sağlayıp hem de arkasındakine yol vermeden, karşıdan sağlamış gelenle çarpışmamak için hamle yaparken siz sarsıntıdan koltuklarda zıplarken kalçanızın kemiklerinin sağlamlığını test ediyorsunuz… Walla eskiden sağlamdı ancak bu gezi sonrası garanti veremicem beeep…

Allahım ne maceraaaa!!!
Otele varıncaya kadar, inşallah Hindistan yolları böyle değildir diye geçirdim aklımdan… Yoksa sevgilime seni yakarım diye takılırken o beni yakacak!  
Hiho hoooyt!
Birbirimize gülümsüyoruz ama seyahatin geri kalanı için ikimizde de endişe en üst seviyede!
Heee Nepal, doğal güzellik, Budizm mudizm…
Çok şahane…
Oda buda bu da buda…
Laaaaaayn hoplatmadan!!!

Otel tepede yeşilliklerin içinde…
Evet buraya büyük valizlerin çıkması zor…
Rehber, şoför, otel görevlileri karayolun trafiğini keserek bizi karşıya geçiriyorlar ve otelin merdivenlerini tırmanmaya başlıyoruz…
Nefis bir doğal güzelliği var otelin…
Şiva’ya şükürler olsun sağ salim geldik gelmesine de bu yolun bi de dönüşü var!
O maaay gooood! Yarını düşünmek istemiyorum… Karadeniz doğumlu biri olarak zümrüt yeşilinin ve nefis çiçeklerle donatılmış bahçenin keyfini çıkarıp oooom olmak istiyorum… Ama önce yüzümü yıkamak! Rahmetlinin anılarından iyice arınmak…

Efenim buranın gün doğumu şahane olurmuş…
Katmandu Vadisinde Himalaya tepelerinin en güzel göründüğü yermiş… O yüzden bu maceralı yolculuğu yapmışız… Bizim gibi dağa tırmanamayacak gezginlere eşsiz dağ manzarası göstermek istemişler iyi hoş etmişler de ufak bi detay var; Bu bölge sisli ve puslu bi bölge! Şansımıza sis-mis-pus olmazsa gün batımı da gün doğumu da şahane olacak ama… Ah okuyucu biliyorsun beni seven bi kutup ayum var! Anladığım kadarıyla turdaki diğer insanlarında… Sise-pusa denk geldik göremedik! Göremedik ama aşağıdaki ana yoldan gelen havalı korna seslerine karışan kuş sesleri eşliğinde yeşilin-huzurun tadını çıkardık.

Yüksek bir bölge olduğu için tüm gezi boyunca sıcaklığı en düşük yer burası oldu. Gitmeden evvel soğuk olur diye uyardıklarından, tüm kış boyunca almadığım ama bu gezi için Calzedonya’dan aldığım termal külotlu çoraplarım fazla geldi ve laaayn o çoraba o kadar para vereceğime Free shop’dan bir değil 2 tane gerçek Cuba romu alırdım diye az hayıflanmadım!

Ay napiiim okuyucu arada huysuz, bıdı bıdı söylenen emekli bi albay hortluyo içimde… 35’den sonra yükselenin etkisine giriyomuşsun ya… Yay üstüne Boğa olunca beleeee olunuyo demek ki… :pppp



Sakin huzurlu, kırmızı tuğlalı 2 katlı bungolow tarzı mimarisiyle bu oteli sevdik…
Nepal ve Hindistan gezisi boyunca gözlemlediğim şey, bahçeciliği-çiçeklendirmeyi çok sevdikleri oldu…
Saksıları duvar diplerine dizmeyi, rengarenk çiçekler ile sizleri karşılamayı çok seviyorlar… Hatta kaldırımlarda bile… Biz de olsa o güzelim toprak saksıları çalarlar… O çalanlardan biri de ben olurum walla! :ppp

Nepal çömlekçiliği sever bi ülke. Walla bi çömlekçi ustasının yanında çalışmak isterdim. Eeee seramik yapmış ve bırakmış olsam da topraktan, çamurdan, üretmekten uzak duramıyorum… Belki bi gün bi Nepalli çömlekçinin yanına giderim neden olmasın?

Ben Nepali’i çok sevdim okuyucu… Asıl gidip görmek istediğim Hindistan olsa da Nepal beni daha çok etkiledi… Bilmiyorum önümüzdeki yıllarda bi Nepal hatta Tibet’de… Heee piyangodan para çıktı… :p

Neyse okuyucu, odamıza yerleşir yerleşmez tipik bi yay olarak sevgilimi Vieeetnamaaaa gideliiim nolur diye darlamaya başladım!
Adam daha bu gezi bitmeden hatun yenisini planlıyor töbeee töbeee yapmadı… Olur dedi… : )
Du bakalım görcez…  ;)

İlk günün yorgunluğuyla akşam yemeğinden sonra erkenden odalarımıza çekildik… Bütün gece anayoldan gelen korna seslerini duyacakmıyız diye merak ederken 11 civarlarında sesler kesildi… Ana yol tatile girdi… : )

Odaya koydukları mumu yakıp, sketch defterimi çıkarıp sketch yaptım…
Sonra mumu alıp dışarıya çıktım…
Önce babama sonra bugün bu dünyadan ayrılışlarına şahit olduğumuz insanlara ufak bir uğurlama ritüeli de ben yapıp sigara tüttürdüm… Buralara gelmek isteyen eşim-dostum için dilekte de bulundum. Oralardan bize dua et diyenlere dua ettim…  Sonra gün doğumu için sabah 5’de verilen uyandırma da uyanabilmek için yatağa…

Askeri kamp mı tur mu belli diiil leeem! :p

Walla nasıl uyudum bilmiyorum… Sabah 5’de gün doğumuna kalktığımızda sisin bize oyun yaptığını gördük… Doğan güneşi göremedik…
Olsun dedik… Kmlerce ötede böyle bi güzellik olduğunu öğrendik ama yani çok da gelinesi bi yer değilmiş… Nepal’e ayrılmış bir 10 gününüz olsa belki evet… Ama 3 gün için… Ama yine de maceralı yoluna rağmen ülkeyi tanımak adına güzeldi…

Uuw beybiiii otobüse binip Katmandu’ya dönüş zamanı… Şehri gezmece zamanı da o bozuk yoldan tekrar yol almak…

*Dulikel’deki otel; Dhulikhel Mountain Resort. İnternet sayfasına girip Nepal coğrafyasına bakmanız için…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder