Etiketler

15 Nisan 2014 Salı

Nisan'da Adana'da...

Senelerce gel dediler bana...
Her seferinde pammık tüccarı bulcanız mı dedim, bulcaz dediler, hatta bulduk dediler gitmedim! 
Geçen sene ilki düzenlenen Portakal Çiçeği Karnavalı okadar ses getirdi kiiiii, gezgin ruhum, et ve acı sever bedenim git artık dedi... Gitmezsen olmayacak...

Hemen uçak bileti ayarlandı, otel rezervasyonu yapıldı...
Yapıldı ama Adana benim üniversite kankilerimin bol olduğu bir şehir... Ben otel diye yırtınsamda bana ne oteli kız dediler... Seni şişe takarız üstüne acı sürer pişirir yeriz... Olmaaaaz! Adanalıyaaak biz ne dersek o! 
İyi dedim kaprisin alasıyla geliyorum o zaman...
Cuma sabahı ilk uçuşla uçtum Adana'ya... Terminale girer gitmez miiiiis gibi portakal çiçeği kokuları sarıp sarmalayınca yüzüme bir gülümseme yerleşti dönerken bile çıkmadı! 

Terminal çıkışında ADATÜB (Turunç üreticileri birliği)'ün standı kocaman sıcacık bir merhabayla gelenleri karşılıyordu... Festival programını anlatan bir gazete, bardak altlıkları ve tadına bakmak isterseniz turunç reçeli... 

Hemen verilenleri alıp, reçelin tadına bakıp, akıllı telefonumla Nisan'da Adana'da olmayanları kıskandıran canlı yayınlara başladım! :) 

İstanbul'u yağmurlu bırakmıştım... Adana güneşli ve sıcaktı... Milli ağacımız palmiye ağaçları Akdeniz güneşiyle oynaşırken senelerce karşı komşum olmuş, her türlü derdimi, nazımı çekmiş bir nevi elinde büyüdüğüm kankimin şehrini tanıtmasını dinliyor hemde evlenip çoluk-çocuğa karışmış bu adam kim yeaaa diye bakıyordum :) 

Eee adamın düğününe gelme, çocuğu olduğunda gelme, yıllar sonra gel görüş elbet adam zuzaylı gibi gelir! :) 

Adana ile ilgili ilk izlenimin bulvarlar şehri olması... Geniş geniş, kocaman kocaman, palmiyeli bulvarlar... 

Kendinizi yabancı hissetmediğiniz, güneşi ve sıcaklığıyla sizi saran, imar kanunları açık ahava müzesi Adana! Yan bina 15 katlı yanındaki 6 katlı... Tipik Türk şehirciliği! :) 

At, avrat ve silah şehriydi Adana...
Bir de hep duyduğumuz pavyonları meşhurdu...
Kankim at yerine Amerikan arabası, avrat yerine karısı, silah yerinede 3 yaşındaki kızıyla bana bu söz budur dedi... Heee oldum napak kabul... Peki pavyonları? Adamın nüfus cüzdanında yazıyo Adanalık o kadar! Ben hiç gitmedim, artık yoklar da dedi... Çılgın gezgin ben, yanar dönerli meyve tabaklı Adana Pavyonu deneyimi yaşayamayacağım ha oldum? 
Sert bi yan bakış yedim... Hiç değişmemişsin lafını duydum... Mutlu oldum! Ehiii... araya mesafeler girse de eşler-çocuklar girse de bozulmayan arkadaşlıklar-dostluklar varyaaaa tadından yenmiyor!

Eeee At yok, avrat yok, silah yok, pavyon hiç yok... Kebap var ama dimiiiii? 
Olmaz olur muuuu!
İlk gerçek kebap deneyimimi Kling Ustada deneyimledim... Oooof ki ooofff... Şaka değil gerçekten kebabı yerken parmaklarımıda ısırdım... Anaaam o ne güzel et, o negüzel ezme... Acısına, şalgamına kurban olduğum güzel Adana... Her yeri ayrı güzellikteki canım memleketiiiim ooy...

Yediğim içtiğim mekanları ayrı bir yazı konusu yapmayı düşünüyorum. Emeğe-lezzete hak ettikleri değeri vermek gerek...

Adana'yı Seyhan nehrine rağmen kurak-murak bişi sanıyormuşum galiba... Nehir şehre zenginlik ve ferahlık veriyor... Susuz yaşayamayan ben Seyhan sayesinde kendimi bir garip hissetmedim... 

Nehir kenarında piknik alanları, kafeler, bici biciciler... Yeşil-su uyumu... Göl yat klübü... Bi ferah bi güzel geldiki anlatamam... Tabi bir kentsel tasarımcı olarak rahat durmayıp hemen nehir ve baraj gölü çevre düzenlemesi eksikliklerini çıkardım. Adana Mimarlar Odasında görevli olan arkadaşıma raporumu en kısa sürede sunacağım. Ben ordayken toplantı için Ankara'ya gitmeseydi acılı kebaplar eşliğinde şehirlerine müdahale etmemi dinleyecekti yırttı! :) 

Adana'nın her köşesinde etkinlik vardı. Cuma akşamından pazara kadar nereye gideceğinizi şaşırdığınız etkinlikler çok keyifliydi. Sokak konserleri, dans gösterileri, cumartesi akşam üstü yapılan açılış yürüyüşü... Tam anlamıyla karnavaldı.

Adana'yı çok çağdaş buldum. Kadınları bir süslü bir bakımlı kiiii... Bizim cadde kadınları halt etmiş yanlarında! Yapılı saçlar, topuklu ayakabılar ve Akdenize yaraşır renklerde kıyafetler... Şifon ve ipek... Canımı nasıl çektirdiler! Ulan nerden buluyosunuz o şifon bluzları diye sormamak için zor tuttum kendimi... 

Sokaklar kadın dolu... Renkli-çağdaş... 
Rakı Adanaya ve kadınına çoook yakışıyor!
Arkadaşlarım bir kaç tane hanım ağa gösterdi bana... Allahım ne zerafet! Kadınların çiftçi olduğuna inanmak na mümkün! Zerafetlerinin yanında ezmeden güçlerinide hissettiren bir tavırları varkiiiii agam öpüm agam diye önlerinde eğilmek istiyorsunuz! :)

Ben hanım ağa olmak istiyom yaaa... Walla... Yeni meslek takıntım bu! :)

Ayşe Arman bugünkü yazısında Adana'yı yazmış... Çocukluğumuzda gidecek pastane yoktu diye... Çağdaşlığa o bile şaşıyor neredeyse... O öyleyse benimki normal! Öğlen vakti sokak ortasında konser izlerken elime bira tutuşturup arkadaşlarım çocuklarının peşlerinden gittiler! İstanbuldan gelmiş yabancı ben elimde bira şişemle konseri izliyorum! Bir allahın kuluda gelip ne bişey dedi ne de yan gözle baktı! Mahallemde Atiye Sokakta elimde bira şişesiyle 2 adım öteye yürümeye çekinirim... Ama Adana'da gündüz vakti elimde bira sokakta yürüdüm, karnaval için gelmiş olan Türk Choppercıların gösterilerini izledim, akşam yine çocuk sorunu yüzünden bir ara yanlız kalmak zorunda kaldım bir allahın kulu gelip ne laf attı ne pandik yedim! 

Adana bu anlamda mutsuz etti beni... Anaaam bi adam gelip de oooyş yavrum demez mi yeaaaaa! :ppp

Taş köprüsü, Sabancı camisi, Seyhan nehri, kebapçıları, Cuba'dan daha fazla Amerikan arabası olduğuna bahse gireceğim Adana Nisan'da gerçekten çok güzel oluyormuş! 

Bunca zamandır niye gelmedim diye çok hayıflandım! Hele yıllar önce bana buldukları ve benim şaka zannettiğim gerçek pammık tüccarını bana gösterttiklerinde ooy anaaam ooy oldum! Bütün acılı kebapları yesem acımı bastıramaz! :p 

2 gün karnaval koşuşturmasıyla geçti... Gezilecek görülecek yeri, tadına bakılacak çoook kebapçısı var Adana'nın... Acılı şalgamla rakı içip kadeh kaldırıp konuşulacak çook şey var...

Bundan sonra İstanbul'da kebap yemek yok! Ucuz uçak bileti bulup kalmalı veya günübirlik gidip geleceğim... Sevdim ben Adana'yı... O da beni sevdimi bilmem... ;) 

Adanalıyııık yavruuum...
Nisanda Adana'da coşalım...
Gümbür gümbür haydi ıslıkla... 
Portakal çiçeğini tüm Türkiye duysun...

Nisan'da Adana'da internet sayfasından şarkıyı dinleyin :)
http://www.nisandaadanada.com/Default.aspx
http://www.nisandaadanada.com/WebSite/Display.aspx?MyContentID=114

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder