Etiketler

15 Aralık 2015 Salı

Dedenin ağacı... ;)

İstanbul'a en yakın yurt dışı kaçamağı komşu...
İpsala sınır kapısından geçtiniz miiii, 30 dkka sonra Aleksandropolis yani Dedeğaç!   

Öyle arabama atlayayım, gideyim demek pek kolay değil ama... Aslında kolay da, cep ve cepken bakımından, bürokratik olarak cıks! 

Adalarda Türk ehliyetini kabul eden komşu, ana kıta da uluslararası kurallar ve kanunlar diyor...

Turing'e gidip aşağı yukarı 500 gaymeye maaal olan 'international ehliyet' çıkarmanız gerek önce...

Ben yıllar evvel çıkarmıştım, 1 kere arabamla çıktım, yıllardır koskocaman defter boyutundaki ehliyet çekmecede duruyor... Uzatmaya Turing 200 lira istiyor! Heee oldu, komşunun ahtapotlarına değil sana bayılayım paraları??!!!

Hadi baydık diyelim, 'yeşil sigorta' denilen bişi var bide... O kaç gayme onu bilmiyorum, ondan da yaptırmanız şart! Geçmiş yıllar tecrübemden efem, Bulgaristan'da daha ucuzmuş o sigorta, Kapıkule'den çıkarken çok şahit oldum, millet o sigortayı Bulgar'da yaptırıyor... Yunan'da ucuz mudur bilmem...

Kıssadan hisse benzin hariç bi 500-1000 lira kafadan araba için harcama yapmanız şart! Eş-dost doluşup giderseniz artık bi türlü ortak hesap şeysi oluşturacaaanız... :))

Ay neee uğraşıcam bunlarla derseniiiiz, Ulusoy ve Kamil Koç komşuya gidiyor.

Ben hafta sonu memleketin akademisyen ve gazetecilerinden oluşan çılgın bi 50'lik gurupla Dedeağaç'a gittim. Çoğunluğun ailesi komşudan gelme... Benimkilerde öyle... Böyle olunca dede memleketinde bir hafta sonu keyfi yaşamaya gittik...

Kamil baba'nın Dedeağaç fiyatı gidiş dönüş 122 lira... 3 yıldızlı otel kahvaltı isterseniz 40 istemezseniz 35 avro... Cep ve cepken uygunsa, paşaportta da vize varsaaaa... Durduğunuz kabahat olm! 

Ben bugüne kadar Selanik, Kavala, Gümilcine ve adını şimdi hatırlamadığım bir sürü mübadil kasabasına hatta köyüne çok gittim ama ne hikmetse hep Dedeağaç tabelasının yanından geçtim gittim... 

Baktım giden var, durumumda uygun takıldım ağır uslu (!!!) abilerimin-ablalarımın peşineee...

Taksimden Esenler otogarına servisle gidiyorsunuz, Otobüsünüzü beklerken kahve olsun, tuvalet olsun dolanırken aaaay nasıl tarif edeyim bilemiyorum ki... Mimar olarak mimari terim bulamıyorum! Bi getto, bi bambaşka feci bir hayat! O tuvaletler, o kargaşa... İstanbul'a yakışıyor mu böyle bir yer? Dönüşte tuvalete giderken, biri beni boğazlayacak, soyguna uğrayacağım hissiyle, korkudan altıma kaçıracaktım!!! Kime nereye yazmalı, yazsak çözümü olur mu bilemiyorum... Otogara uğramadan bu seyahat yapılsa alaaa olur! Belki Ulusoy uğramıyodur? 

Her neyse efem yolculuk aşağı yukarı,6 saat sürüyor. Gümrükler de in-bin, paşaport göster, şanslı yolcuysan valizini aç vs... :) 

Freeshop'tan aldığımız Metaxalarımızı muavinin servis ettiği kahveye koymamız ve içmemizle hoop Dedeağaç'a geldik! Sınırdan bi kahve servisi ve içmesi mesafesinde yani...

Sahil kenti...
Sakin...
Aynı biz...
Komşunun bize yakın bölgelerinden pek başka bir ülkeye geldiğinizi anlamıyorsunuz zaten... Bi dil bi de para başka ülkede olduğunuzu hissettiriyor...

Liman kenti Alexi, Türkler için yeme-içme ve alışveriş cenneti... Türk kadınının bir türlü anlamadığım 'Zara' takıntısı burada da vuku buluyor! Memlekette Zara olmasa anlicam da, wallahi anlamıyor ben! Benim için Yunan'da alışveriş salam-peynir ve aşkım biram Mythos demek... Ama bacılar için 'Zara' !!!

Neyse efem, benim ağır başlı diye adlandırdığım gurubumla ana caddedeki otelimize yerleşir yerleşmez çil yavrusu gibi dağıldık kentin sokaklarına...

Şehrin simgesi feneri görüp, sahilde tur atıp bir meyhaneye çöküp cumayı başlatma kararı aldık alışverişe gitmeyenlerle :) 

Kent çok kolay, her yol Roma yerine fenere çıkıyor!
Sahil düzenlemesi çok başarılı değil. Sahilin büyük bir bölümünü liman ve demiryolu kesiyor... Limanı arkanıza bıraktığınızda sahil kenarında büyük bir yeşil alan ve oyun parkları var... Baharda ve yazın daha canlı ve keyifli olur. 

Şansımıza güneşli bir hafta sonu olduğu için uzun sahil parkurunda çok keyifli yürüyüşler yaptım. Bu arada fotoğraf çekme aşkına kumsala çekilmiş kayıklara doğru yürürken komşunun köpekleri tarafından feci kovalandım! Isırılmaktan kıl payı kurtuldum. Aman, biraz bekçi köpeği sorunu var... Kayıklarınızı mı çalacaktım üleeeyn! 2 instagram fotosu çektirmediler bana! :))

Kentte huzur hakim...
Korna çalan kimse yok...
Birbirine bağırarak konuşan kimse yok!!!
Öyle böyle değil, keyif veren ama huzursuz bir toplumdan geldiğiniz içinde sizi rahatsız eden bir huzur!!!
Laaayn 2 bağrışın yeaa!!! 

Klasik Yunan maması deniz ürünleri ve sahile çıkan ara sokakların arasında yer alan şişçiler  Dedeağacı yeme-içme konusunda çeşitli kılıyor!

İlk gece Alexis'in meyhanesine çöktük. İnternette araştırınca önünüze çıkan Türklerin gittiği Nisiotiko'ya hiç gitmedik! Çünküüü adam pahallıymış! Yanımda gide gele Dedeağaçlı olmuş insanlar varken elbet söz dinleyeceğim! Alexis'i tavsiye ederim amaaa sakın ev yapımı çiprosundan içmeyin! Özel kişilere özel servis diye sunduğu çipro içen herkesi duman etti!!! :)))

Klasik Yunan hayatı... Kahvaltının yap çık, sahide ki cafelerde saatlerce otur kahve keyfi yap, mayış, kalk dolan, bir mekana çök kafayı çek sonra git yat sonra yeniden... :) 

Şansımıza christmas pazarı kuruluydu... Ufaktan süslenmeye başlanmış ağaçlar, noel babalar... 
Çok uzaklara gitmeden ortam değiştirmenin keyfi, rahatlatıcılığı...
Yunandan daha çok Türk vardı ama :)
Yunan Trakyası çoktaaan bize geçmiş ama Yunan'ın haberi yok! :)))

Dedeağaç'ın keyfini tam çıkarabilmek için baharda veya yazın gelmenizi tavsiye ederim ancak, kar-kış demeden de bir soluklanma bir huzur, bir kafa boşaltma bir eşle-dostla eğlenme için ala bir yer...

Nefis ahtapotları, yeni keşfettiğim tabak yerine kağıtta servis edilen suvlakileri (şiş domuz veya dana), huzur, yeni yıl öncesindeki süslemeler, iyi ve güzel geldi...

Yunan'a gidince bol bol yiyiliyor ve içiliyor...
Yedik-içtik...
Şarj olmuş bir şekilde döndük...
Döndük ama sınırdan geçtikten sonra o İstanbul yolu bir türlü bitmiyor be anacııım! 
Bi girişimci sınırdan İstanbul'a bi heli servisi başlatsa ala olur valla! :)))
Ben Kavala'yı çok seviyorum... ama yolu uzak... Kavala'da Osmanlı'dan kalma kalenin kaygan taş zemininde düşmemle oluşmuş menüsküslü dizlerim oturarak çok uzun yola gelemiyor... 

O taraflara arabasıyla giden ve zırt-pırt mola vererek bacakları rahatlatacak birileri olursa arayın beni gelirim ;)