Etiketler

26 Nisan 2014 Cumartesi

Sakız Roket Festivali (O son leyleği görmeyecektim abiii)

O son leyleği görmeyecektim !!! 
Evet Nisan ayında en çok bu sözü tekrarladım! 
Nisan'da gezmediğim kadar gezdim. Gökçeada, Adana, Çeşme ve Sakız! 
Leylek sever olunca, leyleğe karşı gelinemiyor işte! ;)

Her yaz Sakız'a gidip geliyorum biliyorsunuz. Adanın kendine özgü festivallerini duyuyor ama bir türlü denk gelemediği için gidemiyordum. 

Çeşme'mi özledim, bahçem ne durumda acaba yeaa bi gitsem mi dediğim dönem rastlantı eseri Sakız'ın Paskalya festivaline denk gelince bir taşla 2 kuş vurayım dedim. :) 

Hıristiyanlık aleminin en önemli bayramı Paskalya. İsa'nın çarmıha gerildikten sonra 3. günde dirilişi kutlanıyor. Tam kesin bir tarih yok bunun için, Mart sonundan Nisan sonuna kadar kutlanmakta. 

Bir gezgin olarak zaman zaman Avrupa'da Paskalya dönemlerine denk gelmiştim. Hepsi heybetli dini törenlerle kutlanıyordu. Mesela İspanya'daki çok etkileyiciydi. Paskalya töreni diyince aklıma hep o gelir...

Neyse efem biz cikletime döneliiiiim; Adanın Vrondados kasabasında ne zaman başladığı bilinmeyen bir paskalya yortusu kutlama festivali var. İki kilise birbirine roket atıyor! Bir nevi Roket savaşları! Söylenceye göre iki cemaatin çocukları arasında sürtüşme yaşanmışmış... Birbirlerine sapanla taş atıyorlarmış...Ve bu sürtüşmeye büyüklerde katılıncaaaa Paskalya bayramı kutlamaları çığrından çıkmıııış! Çocuğun aklına uyarsan olucağı budur yani ! :p 

İşin içine büyükler girince tabi sapan atmamışlar birbirlerine! Toplar tüfekler atılmaya başlanmış! Sonra bu gelenek haline gelmiş... Kiliselerin avlusuna konan toplarla kuru sıkı ateş ederek birbirlerine paskalyayı kutlamaya başlamışlar... 1889 yılında bilinmeyen bir nedenle kiliselerin avlusundaki toplar sökülmüş ve paskalyayı ateş ederek kutlama geleneği unutulmuuuuş...

Sonra bir gün biz bu geleneği devam ettirmek istiyoruz demişler ve Osmanlı'yı kızdırmayacak bir yöntem arayışına girmişler... Havai fişek imaltçısın Korakis'ten top kadar tehlikeli olmayan ancak kuş kaçırandan daha tesirli olan bir 'fikir' istemişler... Oda 'roket' üretmiş! Ve her iki cemaat ondan aldıkları roketlerle geleneklerini sürdürmeye başlamışlar... Sonra her iki taraf kendi roketlerini üretmeye başlamış ver  tüm yıl boyunca paskalya gecesi için roket üreten atölyeler açılmış! 

Adamın işine bak! Roket yapıyorum! Böyle diyince Nasa da masada çalışıyo sanmayın sakın! Sakız'da bir roketçiyle tanışırsanız bilin ki o uzay roketçisi değil! ;) 

Sakız'a o kadar çok Türk gidiyor ki, gümrükte İngilizce değil Türkçe kitapçıklar sizi karşılıyor! Bu sene Roket Savaşları ile ilgili çok kapsamlı bir kitapçık hazırlamışlar... Roket savaşlarının tarihi, roketlerin yapımı, roket yapan atölyelere kadar bilgi veren bir kitapçık! 

Çeşme limanından gemilere binip Sakız'a çıkartma yapan biz Türkler Sakızlılardan daha çok gelenekleri hakkında bilgiye sahip bir şekilde adaya ayak bastık!

Bu arada aramızda kalsın o kadar çok Türk turist vardı ki, bir kaç roketi ele geçirsek adayı geri alabilirdik! Sakızlılar azınlık haldeydi! :) 

İlginç bir festival... Ama görmezseniz ölmezsiniz... Ancak ışık seviyorsanız, benim gibi maceracı-meraklı bir tipseniz ve burnunuzun dibindeki adaya zırt-pırt giden  ve ada hakında blog aleminin en kapsamlı yazılarını yazmış biriyseniz gitmeden-görmeden olmazdı... Nisan ayında Çeşme civarındaysanız, farklı bir cmts akşamı yaşayalım dediyseniz, nefis ada ahtapotu keyfi yanında 4 saat ayakta izlemesi çok çook keyifli olan gerçekten masal alemine taşıntığınız bu festivali size tavsiye ederim. 

Adalarda toplu ulaşım dert biliyorsunuz... Ya motor ya araba kiralamadan olmuyor. Benim avrolar az olduğundan bu sefer araba kiralayamayacaktım... Naparım ederim de festivalin olduğu tepeye çıkarım diye düşünürken, Çeşme'li feribot firmalarının gece için tur düzenlediklerini öğrendim. Ege Birliğin devamlı müşterisi olduğumdan ve yalnız olduğumdan biz seni tur otobüsümüze alırız dediler... Ancak adada olsa AB'li olan Sakız yönetimi hazırlattığı kitapçıklarda ulaşımı çözdüğünü,  belediyenin ücretsiz servislerini kullanabileceğimizi yazmış... Yazmış ama adamlar öyle uzak bir noktayı seçmişler ki bu otobüsleri kaldırmak için ahtapotlu Mythos keyfimi çoook erkenden bitirip yollara düşmem gerekiyordu! 

Gide gele adalı olduğum için, Türk personel çalıştıran ve Sakızlı personelini de Türkçe kurslarına gönderen Karinas Turizme kafamı uzattım... Dedim akşama köye bi araç kaldıracakmısınız... Kaldıracağız dediler... Gidiş-dönüş 5 avro! Ala alaaa dedim... Mythos keyfime devam akşama görüşürüz... :) 

Daha öncede yazmıştım, Sakız denizcileriyle ünlü bir ada. Kolomb bile Amerikayı keşfine Sakızlı denizciler alarak gitmiş... Tabi Amerika yerine Hindistan'ı keşfetmeleri Sakızlı denizcilerin suçu olmasa gerek! :p ;) 

Festivalin yapıldığı bölge Sakız'ın en güzel sahil kesimi... Sevgilini al git keyif yap bi bölge... Tavsiyem olunur size... Ahtapotu Sakız merkezde Yanni'de yiyeceksiniz ama kalamarı buralardaki restoranlarda! Arabasız olmuyor ama... 1 gece kalacak araba kiralayacak ve hayatınızın en mi en nefis kalamarını yiyeceksiniz bu bölgede... 

Vrondados paskalya festivali saat 19.30'da deneme atışlarıyla başlıyor... Tur otobüsleri ve belediyenin servisleri saat 20.00 itibariyle gitmeye başlıyorlar... 21.30 civarlarında muhteşem bir fişek şöleni başlıyor kiiiiii Çeşme'nin ışıklarına bakarak iki cemaatin birbirlerine yolladığı fişekleri izlemenin keyfine doyulmuyor! 

Sakız'a bir Türk girişimci lazım! Fişek atışlarını en güzel tepelik bölgeden seyrediyorsunuz... Yerliler ve biz turistler hep birlikte tepelere konuçlandık, konuçlandık ama ne oturacak bir yer var ne su alacak bir yer! Girişimci bir Türk olsa gelse orda su, çay, alkol satsaaaaa ooooo bebeğim bi gecede avro zeeengini olur! Valla seneye o işe giricem ben! Ortak alırım ama fikir benden çıktığı için paranın çoğunu alırım ona göreeee! ;) 

Roketlerin ıslığa benzer sesi, gökten yağan ateş, uzaktan görünen Çeşme'nin ışıkları... Hafif ısıran havaya rağmen çok çok keyifli bir görsel şölen izledik. 
22.30 gibi iki cemaat ateş kes ilan ediyor ve kiliseye gidip dua ediyorlarmış... Bizler o dua değil içki molasıdır dedik! :) 
23.00'de 24'e kadar asıl gösteri başlıyor... Kiliselerin kulelerine isabet ettirmeye çalıştıkları roketler 1sn bile durmuyor...
Piiuw piiiuuuw bir sağdan bir sodan durmaksızın ateş yağmuru... Gecenin siyahlığında kırmızı kıuruklu yıldızlar...

Saat tam 24'ü gösterdiğinde kiliseler çanlarını çalmaya başlıyor ve yerli halk paskalyalarını kutlamak için birbirlerini öpüyorlar... 

O an çok güzel bir an... Tanısın tanımasın herkes birbirine sarılıyor...
O an dünya barışı bu kadar kolay işte diye düşünüyorsun. Gökten yağan ateşin güzelliğiyle birbirine sarılan insanlar... Din, dil, ırk bir anda yok oluyor...

Ertesi gün yani pazar günü tüm ada şenlik halinde... Araba kiralayıp iç bölgelerdki köylere gitmenizi tavsiye ederim çünküüüüü paskalya kutlaması kuzu,keçi ve domuz çevirmelerle taçlandırılıyor! 

Ben çok dandik bi 3 yıldızlı otelde kalıyorum Sakız merkezde. Geceliği 25 avro. Sabah çıkıp gece yarısı geldiğim için yemeğe-arabaya para harcıyorum... Normalde sabah kahvaltısı vermiyor bitli maymundan hallice otelim. Ancak Türklerin yüzüne bile bakmadığım otelim yoğunluktan dolayı tercih edilmiş ve böyle olunca kahvaltı vermişler müşteriyi kaçırmamak için... 

Kahvaltılık yer aramicam yuppi diye kahvaltıya geçtiğim sırada paskalya kutlamaları başladı otelde... Renkli paskalya yumurtaları, paskalya çöreği... Sabah kahvemi içmeden elime paskalya şarabı tutuşturdular ve aşağıda kuzu çevirdiklerini ve yememi söylediler...

Allaaaaah... Et sever ben, sabah sabah kahvaltı üstüne şarap, paskalya çöreği... 
İsa'nın ruhuna bi elham sonra kuzu çevirmenin başına...

Yeni yerler görmek, gittiğiniz yerlerdeki adetleri ve gelenekleri deneyimlemek sizi zenginleştiriyor. Birbirinizi tanıdıkça, öğrendikçe, anladıkça düşmanlıklar azalıyor... Sevgi ve barış çoğalıyor... 

Ülkemden vaz geçmem ama tanrının yarattığı toprakları ve insanları görmekten, keşfetmekten, deneyimlemekten de vaz geçmem... 

Ciklete sadece yazın yolunuz düşmesin... Baharda da güzel... Simsiyah bir gecede kırmızı kuyruklu yıldızlara bakarak dilek dilemek, gülümsemek, Çeşme'yi seyretmek 4 saat ayakta kalsanız da çok güzel... 

;) 


15 Nisan 2014 Salı

Nisan'da Adana'da...

Senelerce gel dediler bana...
Her seferinde pammık tüccarı bulcanız mı dedim, bulcaz dediler, hatta bulduk dediler gitmedim! 
Geçen sene ilki düzenlenen Portakal Çiçeği Karnavalı okadar ses getirdi kiiiii, gezgin ruhum, et ve acı sever bedenim git artık dedi... Gitmezsen olmayacak...

Hemen uçak bileti ayarlandı, otel rezervasyonu yapıldı...
Yapıldı ama Adana benim üniversite kankilerimin bol olduğu bir şehir... Ben otel diye yırtınsamda bana ne oteli kız dediler... Seni şişe takarız üstüne acı sürer pişirir yeriz... Olmaaaaz! Adanalıyaaak biz ne dersek o! 
İyi dedim kaprisin alasıyla geliyorum o zaman...
Cuma sabahı ilk uçuşla uçtum Adana'ya... Terminale girer gitmez miiiiis gibi portakal çiçeği kokuları sarıp sarmalayınca yüzüme bir gülümseme yerleşti dönerken bile çıkmadı! 

Terminal çıkışında ADATÜB (Turunç üreticileri birliği)'ün standı kocaman sıcacık bir merhabayla gelenleri karşılıyordu... Festival programını anlatan bir gazete, bardak altlıkları ve tadına bakmak isterseniz turunç reçeli... 

Hemen verilenleri alıp, reçelin tadına bakıp, akıllı telefonumla Nisan'da Adana'da olmayanları kıskandıran canlı yayınlara başladım! :) 

İstanbul'u yağmurlu bırakmıştım... Adana güneşli ve sıcaktı... Milli ağacımız palmiye ağaçları Akdeniz güneşiyle oynaşırken senelerce karşı komşum olmuş, her türlü derdimi, nazımı çekmiş bir nevi elinde büyüdüğüm kankimin şehrini tanıtmasını dinliyor hemde evlenip çoluk-çocuğa karışmış bu adam kim yeaaa diye bakıyordum :) 

Eee adamın düğününe gelme, çocuğu olduğunda gelme, yıllar sonra gel görüş elbet adam zuzaylı gibi gelir! :) 

Adana ile ilgili ilk izlenimin bulvarlar şehri olması... Geniş geniş, kocaman kocaman, palmiyeli bulvarlar... 

Kendinizi yabancı hissetmediğiniz, güneşi ve sıcaklığıyla sizi saran, imar kanunları açık ahava müzesi Adana! Yan bina 15 katlı yanındaki 6 katlı... Tipik Türk şehirciliği! :) 

At, avrat ve silah şehriydi Adana...
Bir de hep duyduğumuz pavyonları meşhurdu...
Kankim at yerine Amerikan arabası, avrat yerine karısı, silah yerinede 3 yaşındaki kızıyla bana bu söz budur dedi... Heee oldum napak kabul... Peki pavyonları? Adamın nüfus cüzdanında yazıyo Adanalık o kadar! Ben hiç gitmedim, artık yoklar da dedi... Çılgın gezgin ben, yanar dönerli meyve tabaklı Adana Pavyonu deneyimi yaşayamayacağım ha oldum? 
Sert bi yan bakış yedim... Hiç değişmemişsin lafını duydum... Mutlu oldum! Ehiii... araya mesafeler girse de eşler-çocuklar girse de bozulmayan arkadaşlıklar-dostluklar varyaaaa tadından yenmiyor!

Eeee At yok, avrat yok, silah yok, pavyon hiç yok... Kebap var ama dimiiiii? 
Olmaz olur muuuu!
İlk gerçek kebap deneyimimi Kling Ustada deneyimledim... Oooof ki ooofff... Şaka değil gerçekten kebabı yerken parmaklarımıda ısırdım... Anaaam o ne güzel et, o negüzel ezme... Acısına, şalgamına kurban olduğum güzel Adana... Her yeri ayrı güzellikteki canım memleketiiiim ooy...

Yediğim içtiğim mekanları ayrı bir yazı konusu yapmayı düşünüyorum. Emeğe-lezzete hak ettikleri değeri vermek gerek...

Adana'yı Seyhan nehrine rağmen kurak-murak bişi sanıyormuşum galiba... Nehir şehre zenginlik ve ferahlık veriyor... Susuz yaşayamayan ben Seyhan sayesinde kendimi bir garip hissetmedim... 

Nehir kenarında piknik alanları, kafeler, bici biciciler... Yeşil-su uyumu... Göl yat klübü... Bi ferah bi güzel geldiki anlatamam... Tabi bir kentsel tasarımcı olarak rahat durmayıp hemen nehir ve baraj gölü çevre düzenlemesi eksikliklerini çıkardım. Adana Mimarlar Odasında görevli olan arkadaşıma raporumu en kısa sürede sunacağım. Ben ordayken toplantı için Ankara'ya gitmeseydi acılı kebaplar eşliğinde şehirlerine müdahale etmemi dinleyecekti yırttı! :) 

Adana'nın her köşesinde etkinlik vardı. Cuma akşamından pazara kadar nereye gideceğinizi şaşırdığınız etkinlikler çok keyifliydi. Sokak konserleri, dans gösterileri, cumartesi akşam üstü yapılan açılış yürüyüşü... Tam anlamıyla karnavaldı.

Adana'yı çok çağdaş buldum. Kadınları bir süslü bir bakımlı kiiii... Bizim cadde kadınları halt etmiş yanlarında! Yapılı saçlar, topuklu ayakabılar ve Akdenize yaraşır renklerde kıyafetler... Şifon ve ipek... Canımı nasıl çektirdiler! Ulan nerden buluyosunuz o şifon bluzları diye sormamak için zor tuttum kendimi... 

Sokaklar kadın dolu... Renkli-çağdaş... 
Rakı Adanaya ve kadınına çoook yakışıyor!
Arkadaşlarım bir kaç tane hanım ağa gösterdi bana... Allahım ne zerafet! Kadınların çiftçi olduğuna inanmak na mümkün! Zerafetlerinin yanında ezmeden güçlerinide hissettiren bir tavırları varkiiiii agam öpüm agam diye önlerinde eğilmek istiyorsunuz! :)

Ben hanım ağa olmak istiyom yaaa... Walla... Yeni meslek takıntım bu! :)

Ayşe Arman bugünkü yazısında Adana'yı yazmış... Çocukluğumuzda gidecek pastane yoktu diye... Çağdaşlığa o bile şaşıyor neredeyse... O öyleyse benimki normal! Öğlen vakti sokak ortasında konser izlerken elime bira tutuşturup arkadaşlarım çocuklarının peşlerinden gittiler! İstanbuldan gelmiş yabancı ben elimde bira şişemle konseri izliyorum! Bir allahın kuluda gelip ne bişey dedi ne de yan gözle baktı! Mahallemde Atiye Sokakta elimde bira şişesiyle 2 adım öteye yürümeye çekinirim... Ama Adana'da gündüz vakti elimde bira sokakta yürüdüm, karnaval için gelmiş olan Türk Choppercıların gösterilerini izledim, akşam yine çocuk sorunu yüzünden bir ara yanlız kalmak zorunda kaldım bir allahın kulu gelip ne laf attı ne pandik yedim! 

Adana bu anlamda mutsuz etti beni... Anaaam bi adam gelip de oooyş yavrum demez mi yeaaaaa! :ppp

Taş köprüsü, Sabancı camisi, Seyhan nehri, kebapçıları, Cuba'dan daha fazla Amerikan arabası olduğuna bahse gireceğim Adana Nisan'da gerçekten çok güzel oluyormuş! 

Bunca zamandır niye gelmedim diye çok hayıflandım! Hele yıllar önce bana buldukları ve benim şaka zannettiğim gerçek pammık tüccarını bana gösterttiklerinde ooy anaaam ooy oldum! Bütün acılı kebapları yesem acımı bastıramaz! :p 

2 gün karnaval koşuşturmasıyla geçti... Gezilecek görülecek yeri, tadına bakılacak çoook kebapçısı var Adana'nın... Acılı şalgamla rakı içip kadeh kaldırıp konuşulacak çook şey var...

Bundan sonra İstanbul'da kebap yemek yok! Ucuz uçak bileti bulup kalmalı veya günübirlik gidip geleceğim... Sevdim ben Adana'yı... O da beni sevdimi bilmem... ;) 

Adanalıyııık yavruuum...
Nisanda Adana'da coşalım...
Gümbür gümbür haydi ıslıkla... 
Portakal çiçeğini tüm Türkiye duysun...

Nisan'da Adana'da internet sayfasından şarkıyı dinleyin :)
http://www.nisandaadanada.com/Default.aspx
http://www.nisandaadanada.com/WebSite/Display.aspx?MyContentID=114